Bunca zamandır yaşadığımız demokrasi tecrübesine ve bu kadar olup bitenlere rağmen toplum, antidemokratik ve hukuk dışı uygulamalara karşı örgütlü ve güçlü bir sivil tepki ortaya koyma noktasına henüz gelebilmiş değil.
Merhum Demirel’in zaman zaman söylediği “Bizdeki demokrasi halksız demokrasi” beyanı tam da bu durumu tarif ediyor.
Bu durumu aşmak için yapılması gerekenlere ise, Bediüzzaman’ın “Mevcudiyet-i milleti göstermek lâzım, mevcudiyetinizi ittihadla gösteriniz” ve “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti de müstebit eder” gibi sözleri ışık tutuyor.
Peki, milletin varlığını göstermek ve hukukuna sahip çıkmak için neler yapılmalı?
Bu hususta pek çok şey söylenebilir. Ama öncelikle ve özellikle ifade edilmesi gereken hususlardan biri şu olsa gerek:
Bir defa, haddizatında sorunun kaynağını oluşturan “yanlış referanslara dayanarak tavır sergileme” hatası mutlaka terk edilmeli. Bu, bilhassa muhafazakâr kitlelerde yaygın olan ve bu dönemde maalesef daha da güçlenen devletçi, hattâ OHALci refleksler için geçerli. Her hal ve şartta devleti kollayıp, devlet adına yapılan yanlışları da görmezden gelen bir yaklaşımla sivil toplum inşa edilemez. Sivil toplumun en önemli şartlarından biri, evvelâ devlet karşısında bağımsız bir konuma oturmak.
Bu demek değil ki, “devlet düşmanı” olunsun. Hayır. Karşı çıkılması gereken şey devlet değil, “devlet adına” yapılan yanlışlar, haksız ve keyfî uygulamalar.
İkinci önemli nokta, sivil toplumun siyasetten de bağımsız olması. Ne yazık ki, bu da başarılamadı. Ve hâlâ bunun sıkıntılarını yaşıyoruz. Oysa, özellikle 1990’lı yılların başlarında Türkiye’de çok ümit verici bir sivil toplum örgütlenmesi başlamış, birçok yerde kurulan gönüllü teşekküller müşterek bir güç oluşturma potansiyelini ortaya koymuşlardı. Ama ne yazık ki, sürecin ilerleyen safahatında bu örgütlerin çoğu kendilerini bir siyasî harekete endeksleme hatasına düştü. Bunun sonucu ise 28 Şubat’ta o hareketin aldığı ağır darbelerden sivil örgütlerin de zarar görmesi oldu. Hazin olan şu ki, şimdi aynı hata çok daha geniş bir ölçekte yine tekrarlanıyor.
Ders alınsa tarih tekerrür eder mi?