"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mecelle’den anayasaya

Kâzım GÜLEÇYÜZ
12 Şubat 2025, Çarşamba
Bediüzzaman, bir asrı aşkındır üzerinde çalışılıp içinin doldurulmasını bekleyen çok önemli tesbitlerinden birini şöyle ifade ediyor:

“Hakaik-ı meşrutiyetin [demokrasi prensiplerinin] sarahaten [açıkça] ve zımnen [örtülü olarak] ve iznen [müsaade edip onaylamak suretiyle] dört mezhepten istihracı mümkün olduğunu dava ettim.” (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 124).

Bediüzzaman bu sözüyle Hanefî, Şafiî, Malikî, Hanbelî fakihlerinin tarih boyunca ortaya koyduğu zengin birikimden hareketle özgün bir anayasa ve kamu hukuku geliştirilebileceğini, böylece “çağdaş hukuk”a da İslâm kaynaklı ciddî katkılar sunulabileceğini vurguluyor.

Sonuç alabilmek için, üniversite çapında köklü bilim kuruluşlarında nesiller boyunca devam etmesi gereken son derece önemli bir proje bu. Ama Said Nursî söylemiş ve orada kalmış. Sonra, o istikamette hiçbir adım atılmamış.

Oysa başlatılabilmiş ve akabinde nesilden nesile devredilip geliştirilerek devam ettirilebilmiş olsaydı, bundan hem İslâm âlemi, hem de bütün insanlık çok büyük istifade ve kazançlar sağlardı.

Bu çerçevede, ülkemizde ciddî gerilimlere sebep olan şer’î-laik hukuk ikilemi yaşanmaz; vahiy prensipleriyle akıl eksenli arayış ve açılımlar ortak zeminlerde buluşur; bunun getirdiği sentezler toplumun önüne yeni pencereler açabilirdi.

Bediüzzaman, “Meb’usana hitap” başlıklı makalesinde de milletvekillerine, meşrutiyetteki hakikatleri ve kanun-u esasîdeki (anayasadaki) hükümleri daha mükemmel şekilde şeriat-ı garradan çıkarıp düzenlemeleri için din âlimlerine başvurmaları çağrısı yapıyor. Ve milyonlarca dâhînin Kur’ân ve Sünnetteki kat’î nasslardan çıkardığı hüküm ve içtihatlarla Tuba ağacı gibi dal budak salmış; siyaset ve maslahatın gereği olarak herhangi birinin herhangi bir meselesine tutunma yolunun açık olması ile, Kur’ân’daki “Yaş ve kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır” (En’am Suresi, 59) sırrını tefsir eden dört mezhebi “sonsuz cevherlerle dolu tükenmez bir hazine” olarak niteliyor. İçtihad Risalesi’nde geçen “Selefin içtihatlarıyla bütün zamanlara dar gelmeyen fikirleri” anlamındaki sözleri de bu manayı teyid ediyor (Sözler, s. 779).

Fıkıh âlimlerine anayasa hükümlerini daha mükemmel şekilde şer’î kaynaklardan çıkarmalarını tavsiye ederken, “Nasıl ki az himmetle Mecelle-i Ahkâmı tanzim ettiler” deyip, başarılı bir örnek olarak Mecelle’ye atıf yapıyor Üstad (Age, s. 30-1)

Bilindiği gibi, Ahmet Cevdet Paşanın başkanı olduğu bir heyet tarafından hazırlanan Mecelle, bilhassa Medenî Kanunun İslâmî alternatifini ortaya koymayı öngören bir projenin ilk adımıydı ve bugün dahi her fırsatta atıf yapılan ve referans gösterilen bir kaynak olarak literatürdeki yerini aldı, ama ne yazık ki arkası gelmedi.

Tıpkı, Said Nursî’nin tesbit ve çağrıları gibi.

Bu projeler hâlâ sonuçlandırılmayı bekliyor.

Okunma Sayısı: 421
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı