“Fâtır-ı Hakîm, insanın vücudunu mükemmel bir saray suretinde ve muntazam bir şehir misalinde yaratmış.”1 Benzersiz (Fâtır) ve hikmetli (Hâkim) yaratılan insan vücudunun saray ve şehire benzetilmesi cây-i dikkattir. Mükemmel ve muntazam vasıflarını da ayrıca parantez açmak gerekir. Zira bu vasıflar doğru idraka götüren rehber hükmündedir.
Dünyanın en büyük sarayları insandaki vücut sara-yıyla mukayese edildiğinde gayet sönük kalır. Hem keyfiyet, hem de kemiyet bakımından şu zamana kadar misli olamadığı gibi bundan sonra da olama-yacaktır. Kemiyet olarak bakıldığında dünyanın en büyük sarayının 1150 odası olması rağmen insan vü-cudunda ortalama 100 trilyon odadan meydana (hücre) gelmesi aradaki farkı net bir şekilde ortaya koyar.
Keyfiyet olarak da mukayesesi mümkün değildir. Yeryüzündeki şehirlerin çok sayıda problemi vardır. Nüfus arttıkça problemler büyür ve çözümü için ciddi oranda iş gücü ve malî yatırımlara ihtiyaç duyulur. Bu da tam olarak yeterli gelmediği için başka şehirlerden eksikliklerini gidermek için takviye almak zorundadır.
İnsan vücudundaki hücreler ise dünyanın en büyük şehrinden daha karmaşık yapıya sahip olmasına rağmen “muntazam!” bir sisteme sahiptir. “Organel” adı verilen yapılar hücrenin tüm ihtiyaçlarını karşılar ve büyük bir uyum içinde çalışır. Bazı organelleri yakından tanıyarak sistemin “muhteşem”liğini tefekkür edebiliriz.
Her hücrenin “Mitokondri” adı verilen enerji santrali vardır. Yanlış okumadınız. Her hücre kendi enerjisini üretecek bir yapıya sahiptir.
Her hücre “Ribozom” adı verilen organelinde protein sentezi yapar. Proteinler olmadan hayat mümkün değildir. Bu kritik sentez hücrenin dolayısıyla vücudun sağlıklı bir şekilde devamını sağlar. Her hücrede saniyede ortalama iki bin protein üretilmesi yoruma hacet bırakmıyor.
“Golgi aygıtı” ise hücrenin fabrikası hükmündedir. Çeşitli maddelerin salgılanması, depolanması ve paketlenmesi bu organelin görevleri arasındadır.
“Endoplazmik retikulum”u kargo sistemine benzetebiliriz. Granüllü ve granülsüz olmak üzere iki yapıda olan bu organel yağ ve protein gibi hayatı maddelerin taşınmasında ve doğru yere iletilip sentezlenmesinde aktif rol oynar.
Hücre içi maddelerin sindiriminden “Lizozom” adı verilen organel sorumludur. Enzimleri, yaşlanmış molekül ve organelleri de parçalayabildiği içim “intihar kesecikleri” olarak da bilinir.
Elbetteki tüm organel ve yapılar bunlarla sınırlı değildir. Hücre; DNA, RNA, çekirdek, çekirdekçik, koful, sitoplazma, sentrozom gibi çok sayıda alt birimden meydana gelmiştir.
Yeri gelmişken seçici-geçirgen hücre zarından da bahsetmek gerekir. Bir nevi kimlik tespiti yapılan hücre zarı zamanı geldiğinde atık maddeleri dışarı atarken ihtiyaç olan maddeleri ise hücrenin içine alır. Peki, hücre zarı gerekli ve gereksiz maddeleri nereden biliyor? Bu ayrımı nasıl yapabiliyor? Herhangi bir kimya, tıp eğitimi almadığı halde zamanını dahi şaşırmadan vazifesini nasıl ifa edebiliyor? “Kör tesadüfler!” sayesinde mi?
Ayrıca, hücreler vakti gelince dokuları, dokular organları, organlar vücudumuzdaki yedi farklı sistemi oluşturmasının arkasında Rabbimizin ilhamı yer almıyor mu? Küçük bir kısmı verilen hücrelerin hususiyetleri Fâtır ve Hakîm başta olmak üzere çok sayıda esmaya mir’at olduğu aşikârdır. Hakkıyla kâinat kitabını okumak duasıyla…
Dipnot: 1- Lem’alar, s. 354.