Sahi, bize ne oldu?
Biz böyle değildik,
Ne oldu bize?
Nasıl da değiştik,
Başkalaştık,
Bambaşka olduk,
Biz böyle değildik.
Komşunun cenazesi olsa,
Üç gün televizyon açmazdık,
Ateş nereye düşse önce bizi yakardı,
İmdat diyenin imdadına koşardık,
Mazlumun mahallesini sormazdık,
Bizim mahalleden değilse mazluma ön yargı besledik,
Vardır sakladığı bir şeyler, hakketmiştir kesin, diye söylenir olduk.
Bizim akrabalardan ise sustuk,
Vardır bir bildiği, diye tevil yapar olduk.
Helâl, haram karıştı,
Çarşı pazar şaşırdı,
Saman altından su yürütmek maharet oldu...
Sahi gözüm bize ne oldu?
Biz böyle değildik,
Mesleğim haktır, derken,
Hak yalnız benim mesleğim, demeye başladık.
Tarafgirlik sardı bünyeyi,
Biz böyle değildik,
Ne oldu bize?
Kim verdi bu hastalıkları millete, kin, nefret, öfke?
Sabır gitti, hoşgörü öldü, muhabbetler çürüdü,
Kahveler küflendi, fincanlar çatladı,
Sahi gözüm bize ne oldu?
Biz böyle değildik.
Bu sıkıcı ve yıkıcı atmosferde,
Elinde nurdan bir meşale
Beliriverdi ufukta Üstad’ım,
Koştu yangına içinde tutuşan evlâtları kurtarmak için,
Uhuvvet dedi, tefâni dedi,
Bitlis dedi, Tiflis dedi,
Hakkın yok dedi, hak sadece benim mesleğim demeye,
Gönülleri tutuşturdu,
Yüzbinleri coşturdu,
Çelikten sinelere iman kalelerini dikti,
Aslımıza döndürdü, titreterek,
Keremler kıldı yürekleri, Hakkın yolunda.
Benleri biz etti,
Birleştirdi bütün ümmeti,
Zira himmetiydi milleti,
Yok etti cehaleti.
Haydi gözüm,
Kendimize gelelim,
Kırmızı çaylardan içelim.