Eski milletvekili ve müdakkik siyasetçi Ufuk Uras geçen günlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi yeni açılım konusu ve diğer bazı konularla ilgili bilgi ve görüş alışverişi için ziyaret etmişti.
T24’ten Tolga Şardan da Ufuk Uras ile görüşüp bu ziyaret hakkındaki detayları ve arka plan bilgilerini köşesinde aktarmış. Uras’ın, ziyaretin sebebini anlatırken söylediği şu cümle önemli:
“… ‘Bir sosyalist olarak radikal milliyetçi bir insanla niye görüştünüz?’ diye dile getirdiklerinde ‘Tam da bu nedenle görüştüm’ diyorum. Öğrencilik dönemini, kantin siyaseti dönemini, ergen siyaseti dönemini aştık. Sadece bize benzerlerle konuşarak zaten bir yere varılamayacağını gördük. Tam da Bahçeli’nin bu sözü söylemesi çok önemli olduğu için bu adımın atılması gerektiğini düşündüm.”
Kantin siyaseti ve ergen siyaseti türünden siyasetlerin elbette yaşla ya da mekânla bir ilgisi yok. Tarz ile ilgili. Bu tarzın sebebi kamplaşma isteği ve sonucu da kavga.
Siyasetçilerin kamplaşarak ve kutuplaşarak kendi tahkimatını arttırması mümkün, ama bu bir “vuruşma hazırlığı” demek.
Oysa millete hizmete ve dolayısıyla her konuda çözüme endeksli makul siyaset “müzakere siyaseti” olmalı.
Peki, bu müzakereyi “kimler kimlerle beraber” olarak yürütmeli?
Partilerin yetkili kurullarını arkasına alan gerçek “liderler” mi yoksa yetkili kurulları gurultudan ibaret olan “reisler” mi?
Elbette ikincisi.
Bu son açılım süreci ile ilgili olarak da -bilhassa koalisyon kanadı açısından bakıldığında- liderlerin ve onların kurduğu dar kadronun gizli mutfakta iş pişirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Bu yüzden de herkes “acaba bu malzemeden hangi masaya hangi yemek çıkacak” diye düşünüp duruyor.
Yani on beş sene önceki hatalar -istemeyiz ve ikaz ediyoruz, ama- galiba tekrar ediyor.
Nitekim Uras konuşmasının bir yerinde bizce önemli olarak şunları söylüyor:
“Bir bilgiye dayanmıyor, ama Külliyedeki yapılanmayla AK Parti milletvekillerinin arasında belli ki yeterince bir organik temas da yok.”
Bu cümlelere karşı “Bu da bir kanaattir, doğru olmayabilir de” diyebilirsiniz. Ama “belli ki” vurgusuna dayalı bir tesbit, Meclisi ve kulisleri iyi bilen Ufuk Uras gibi entelektüel bir siyasetçiden geliyorsa ciddiye de almak gerekir. Zaten bunun yıllardır ortaya çıkmakta olan başka yüzlerce delili de var.
Birini link vererek hatırlatalım: https://www.yeniasya.com.tr/ahmet-battal/demirtas-disarda-tbmm-hapiste_602356
AKP’nin TBMM grubu “bile” devre dışı kalıyorsa böyle mühim bir sosyal projenin halka mal olması mümkün mü?
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Demirel’in tabiriyle “atın gemini gevdiği gibi dudaklarını gevmek” pahasına çok şeyi yutup yumuşaması bir anlam ifade eder mi?
Milletvekillerinin tecrübeleri devreye girmezse ve “milletin kalbi hükmünde” olan Meclisin ortak aklı ortaya çıkarılamazsa bu da bir tür “kantin siyaseti” hatta “entrikalı siyaset” olmaz mı?
Her meselede “dış güçler de dış güçler” diyenler bilsin ki o dış güçlerin içerideki uzantılarının tesirinden en uzak siyaset, demokratlarca yapılacak demokratça siyasettir.
O halde kaldı geriye demokrasiye inanmadığına inandığımız o liderleri ikna etmek.
O da olursa bu iş tamamdır.
Yoksa boşuna hayal kurmayınız ve kurdurmayınız.
Balık ve kavak mı dediniz? Hamsi o hamsi…