Kâzım Güleçyüz Ağabeyin bir sosyal medya mesajı sebebiyle tutuklanması ve “terör örgütü propagandası” yaptığı iddiası ile yargılanmaya başlanması, siz okuyucuların hâlen de en önemli gündemi.
Konuyu iki açıdan değerlendirmek gerekir. Hukukî boyut ve fikrî yön.
Hukukî boyutu kolay. Bununla başlayalım.
Yeni Asya’nın yayın politikasını genel olarak tasvip ve takdir eden hukukçulardan oluşan ve Yeni Asya’nın “Hukukçu Gözüyle” sayfasını yayına hazırlayan hukukçu meslektaşlarımızın da aralarında olduğu yaklaşık seksen kişilik WhatsApp grubunda günlerdir yaptığımız geniş istişarenin özeti şu:
“Mesajın içeriğinde şu ya da bu biçimde bir suç niteliği var” ve hatta “belki olabilir” diyen hiç kimse yok. Konu Anayasanın teminatı altındaki fikir hürriyeti kapsamında. Ve “her konuda devletin hâkim unsurlarıyla aynı kanaatlere sahipmiş gibi yapma mecburiyeti” sadece Kuzey Kore’de kaldı.
Öte yandan Kâzım Güleçyüz’ün daha önce “terör örgütü üyeliği, irtibat ve iltisak” suçundan soruşturulduğu, yargılandığı ve beraat ettiği de açık. O davada beraata götüren deliller ve bilhassa herkesin cemaat dediği dönemde Gülen Hareketi’ni eleştiren eski yazıları ve mesajları, inşallah, elbette bu davada da işe yarayacak ve sizlerin de duasıyla kendisi beraat edecektir. Buna da kimsenin şüphesi yok.
Nitekim çoğu Yeni Asya’da haber de olan ve hukukçularca ve siyasîlerce yapılan bütün kamuoyu açıklamalarında böyle bir mesajın suç olmadığı ifade ediliyor.
Yani bu tutukluluğu tahrik eden ve tek merkezden yönlendirildiği anlaşılan sosyal medya trollerinden başka hiç kimse Güleçyüz’ün suçlu olduğuna inanmıyor.
Konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler için iki eski yazımızın linkini verelim.
*26 Ocak 2020 tarihli “Suçu ve suçluyu övme suçu” başlıklı yazımız:
https://www.yeniasya.com.tr/ahmet-battal/sucu-ve-sucluyu-ovme-sucu_511154
*1 Aralık 2022 tarihli “Suçun kanuniliği ve Devlete inanmama suçu” başlıklı yazımız:
https://www.yeniasya.com.tr/ahmet-battal/sucun-kanuniligi-ve-devlete-inanmama-sucu_573985
***
Gelelim mesajın “uygunluğu” meselesine.
(Ön not: Aşağıdaki sorulara herkesin farklı bir cevabı olabilir ve her makul kanaat azizdir. Ancak gazetemizin okuyucusu olmayan ve çoğu yurt dışından ve bilhassa müstear isimlerle yazarak bu konuda kendince “netice almaya” çalışan kilitli kitlenin tahrikleri bizce “fikir” değildir.)
1-Bu konuda bir mesaj verilmesi şart mıydı?
Kanaatimizce, haber değeri de taşıyan bu ölüm hadisesi ile ilgili olarak bir mesaj yazılmasında bir problem yoktu. Ancak bu tür netameli konulardaki bir mesajın bir meşveretin ürünü olması elbette daha isabetli olurdu.
2-Bu mesajın muhtevası vicdanen ve dinen uygun muydu?
Kanaatimizce bunun nihaî cevabını tarih verecek. Biz de çok zamandır tarihe not düşmek için yazmıyor muyuz?
3-Söylenmek istenenler daha iyi ifade edilebilir miydi?
Kanaatimizce evet. Bilhassa son cümlede “camia” tabiri ile münhasıran masumların ve ibadet tabakasının kast edildiğini daha iyi vurgulayan daha net bir ibare yazılabilirdi.
***
Özetle, “Yeri miydi, zamanı mıydı?” gibi tedbir ve cesaret sarkacındaki soruların bu aşamada fazlaca bir önemi yok.
Şahsî cesaret ve grup cesareti meselesi ise şahsî karardan ve yaklaşımdan ziyade meşverete muhtaç. Ve konunun bu yönü üzerinden ortaya çıkan metod meselesi önümüzdeki dönemde Yeni Asya’yı sahiplenenlerin en önemli gündem konusu olacaktır.
Şunu da unutmayalım ki zındıka komitesi aldatmakla iş görmeye devam ediyor. Herkesi biat etmeye zorlayan rejim de cabası. Ama Yeni Asya eskiden olduğu gibi bundan sonra da ortak aklın ürünü olan doğrularını cesurca ve mertçe söylemeye devam edecektir. Alâmet-i farikası budur.
***
Okuyucularımıza da şunu ifade edelim:
Bu kervan yürür.
Güleçyüz hürriyetine kavuşur, beraat eder, hak yerini bulur, endişeye gerek yok.
Yeni Asya da Kur’ân’ın dört esasından biri olan ve bu çağda diğer üç esasın tebliğinin ön şartı durumunda olan “adalete ve hürriyete davet” hizmetine devam eder.
Ve elbette okuyucularının tasvibine mazhar mütesanid Yönetim Kurulu da işinin başındadır ve bu meselenin de sahibidir.
O hâlde; “Olanda hayır vardır” deyip musibeti fırsata çevirmeli, geleceğe ümitle bakmalı ve heyetlerimize kuvvet vererek kendi işimize odaklanmalıyız.