Merhum Güner Selçuk, 60’lı ve 70’li yıllarda kıymetli babası Müslim Selçuk ile çok hizmet ettiler.
Rahmetli Müslim abimiz, oğlu Güner abi ve rahmetli kayınpederim Ramiz Selçuk ile birlikte matbaasında Risale-i Nurları basar ve dağıtırlardı. O basımlar sırasında kayınpederim Ramiz Selçuk, iki elinin baş parmak uçlarını giyotin makasa kaptırmış ve iki parmağı yarım kalmıştı.
**
Tarih, 1973 Mart ayıydı.
Bir akşam Nurların okunduğu bir sohbet esnasında, kapının zili çalıyor ve açılan kapıdan polisler içeri giriyorlar. Salonda Risale-i Nur dersi dinleyen ve sohbet eden 13 kişiyi polis araçlarına bindirerek, karakol nezaretine götürüyorlar. Sabaha kadar orada kalan genç, yaşlı Nur dersi dinleyicileri, sabah sevk edildikleri Adliye’de, okudukları Risale-i Nurlar nedeniyle tutuklanıyorlar. Kitap- tan, inançtan ve doğru İslamiyet’in öğrenilmesinden rahatsız olan bir garip rejim ve anlayışın hâkim olduğu yıllar.
Yaklaşık bir ay sonra tutuklu Nurcuların ilk duruşması yapılacaktır. O yıllar iman ve Kur’ân hakikatlerini okudukları için, sohbetleri basılan ve tutuklanan nurcu ve ehl-i iman maznun varsa, mahkeme, mahkeme imdadına koşan Nur’un ve İslam’ın kahraman müdafii Avukat Bekir Berk de bu vesile ile Trabzon’a geliyor.
O yokluk ve sıkıntılı yıllar sebebiyle Bekir Berk bir otelde değil de yine o yıllar Karadeniz bölgesinde Risale-i Nurlar’ı kahramancasına yayan ve de hizmetinde bulunan rahmetli Müslim Selçuk’un Yeni Cuma Mahallesindeki 2 odalı çok mütevazı evinde misafir ediliyor. Rahmetli Müslim Selçuk, evinin bir odasına ve küçük mutfağına, kalabalık olan ailesini yerleştirirken, diğer tek odayı da Av. Bekir Berk beye hazırlatıyor; ta ki o, oda da tek kalarak rahat etsin ve ertesi günkü mahkeme duruşmasına da dinlenmiş olarak girsin diye.
Çok nazik, çok naif, çok hassas ve çok ince düşünceli olan Nur kahramanı Müslim Selçuk abimiz, ayrıca o gece, ertesi günkü mahkeme ve maznunların müdafaasını hazırlayacak olan kahraman Bekir Berk yorulmasın diye, Ticaret Lisesi mezunu ve 10 parmak daktilo yazmasını bilen büyük oğlunu, Bekir Bey’in o gece hizmetine veriyor. Avukat Bekir Berk söylüyor, Müslim abimizin büyük oğlu Güner de sayfalarca müdafaa beyanını daktilo ile yazıyor. Ertesi günü yapılan duruşmada kahraman Bekir Berk’in o ateşin müdafaası sonunda, mahkeme heyeti Nur maznunlarının beraatine karar veriyor.
İşte ahiret levhalarına geçmiş, Kur’ân’a hizmetin ve hizmet erlerinin yüzlerinin akıyla çıktıkları bir muhteşem imtihan ve nurlu günler.
Trabzon Kur’ân hizmetleri geçmişinde, cereyan eden bu mahkemenin müdafii olan Bekir Berk’in müdafaasını daktilo ile saatlerce yazarak, mahkemeye yetiştiren, Cennet mekân Güner Selçuk.
O da Rahmet-i Rahman’a kavuştu; Değerli eşine, evlatlarına, kardeşlerine, akraba, dost ve yakınlarına veda ederek, yüzüne gülmeyen bu değersiz fânî dünyadan göçüp giden muhterem bir abimizdi.
Rabbim Güner Ağabeyimizin, hatalarını ve günahlarını külliyen affederek, huzuruna tertemiz alsın... Bekir abimize daktilo ile sayfalarca yazdığı Kur’ân müdafaaları beratı; ömrü boyun- ca dinlediği, hizmetinde olduğu Kur’ân nurları da şefaatçisi olsun.
İnce bir perdeden sonra geçivereceği, alem-i ahirette ise, onu karşılamaya gelecek olan, başta Bekir Berk abimiz, Nur kahramanları babası ve annesi, yine Nur’un kahraman hizmetkârları Ramiz ve Rahmi amcaları, kardeşi Tarık ve çok sevdiği soğuksu sakinleri, soyadları gibi Kur’ân’ın erleri olan, Yılmaz ve Tosun abiler, Cemil, İbrahim ve diğer çok sevdiği dostları, başlarında Üstadımız olduğu halde Güner Abi’yi karşılayacaklar ve o’na hoş geldin diyeceklerdir.
Rabbim gani gani rahmet eylesin, geride kalan ailesine evlatlarına, kardeşlerine, dost ve yakınlarına da sabırlar ve tahammüller nasip etsin. Hastalığım sebebiyle bizzat gelemesem de Güner abimiz hakkındaki bu hatıra ve duygularımı, derin bir teessür ve kederlerimle yazıyor ve de hayırla yad ediyorum.
Bu yalan dünyada gülemediyse de Rabbim onu ve hepimizi ahirette güldürsün, huzur-u İlâhîsine yüzümüzün akıyla çıkartsın ve mahcup etmesin….
Âmin, velhamdülillahi Rabbi’l-Âlemîn.