Cenab-ı Hak şu dünyayı insan için, insanı da kendisine ibadet etmesi için yaratmış.
İman sahibi insanlar Allah’ı çok sevmeli ve O’na karşı kusur işlemekten çok korkmalı. Bu sevmenin ve korkmanın en belirgin emaresi ise, O’nun emirlerine uymak ve nehiylerinden yani yasaklarından uzak durmaktır.
Emirlerin başta geleni ise ibadettir.
İman eden, ibadet eder.
Zaten ibadet, imanın hayata uygulanışıdır. İbadetle ve itaatle hayatlandırılmayan bir hayat zayıflar, nuru söner ve zamanla da kaybolur; ziyan olur, gider.
Bir insan için düşünülebilecek en kötü hâl, en karanlık hayat tarzı da budur: İbadetten nasibini alamayan bir hayata sahip olmak.
İbadet bir paratoner, bir emniyet supabı; günah sağanağına karşı, şemsiyedir âdeta.
Mü’min, her gün yüzlerce günahın hücumundan imanını, ancak Allah’a karşı kulluğunu göstermekle kurtarır.
Günahlardan kaçınmak da ibadettir.
Rabbimiz, insanı sınırsız duygu, latife ve kabiliyetle yaratmış. Kendisine ihsan edilen hasseleri kontrol altına alması ve istidatlarını Allah’ın rızası dairesinde kullanması; böylece, insanın hâlis bir kul mertebesine yükselmesi, ibadetle mümkün olur.
İbadetini aksatmadan yerine getiren insanda huzur olur, mutluluk olur; emredilen görevi yerine getirmiş olmanın hazzını, sevincini hisseder ruhunda.
İbadet, insanın şahsî hayatını da disiplin altına alır.
Âbid, kendini günlük hayatın karmaşasına terk etmez, edemez.
Mü’minin yemesi, içmesi, yatması, kalkması, düşünmesi, konuşması hatta susması bile ölçülü olacağından, iş hayatı ve çevresiyle olan münâsebeti belli bir intizam çerçevesinde olur. Dolayısıyla, hâl diliyle verdiği güven ve huzur hâlesi mesajlarıyla, çevresini de huzura, sükûna davet eder; onlara iyilikte, doğrulukta nümune-i imtisal olur.
Peygamber Efendimizin (asm) “Her iyilik, sadakadır”1 hadis-i şerifi, ibadetin dairesini genişletmektedir. Meselâ:
Allah’ın emirlerini, İslâm’ın hakikatlerini bildirmek ve yayılmasına vesile olmak sadakadır. Yol göstermek sadakadır. Rahatsız edici şeyleri yoldan kaldırmak sadakadır. Zayıflara, hastalara, düşkünlere yardım etmek sadakadır. Güler yüz, yumuşak söz sadakadır. Sadaka ise, Rabbimizin affına ve merhametine vesile olacağından, ibadettir.
Maksadı Allah’ın rızası olan insanın oturması, kalkması, eğitimi, çalışması; hatta uyuması bile ibadettir.
“İbadetin ruhu, ihlâstır.”3 İhlâs ise, yapılan ibadetin yalnız Allah’ın emri olduğu ve O’nun rızasını kazanmak için yapılmasıdır.
Malûmunuzdur ki, Rabbimiz, bir fenalığa bir günah yazarken bir iyiliğe, güzel bir davranışa on sevap ihsan ediyor. Bu, bazen onları, yüzleri binleri buluyor. Yani, Cenab-ı Hak, Cennetin kapılarını aralamış mü’mine.
Kullarına Cenneti arzulama duygusunu verdiğine göre; verecektir, inşallah. Çünkü, “Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.”2
Ümidimiz ve niyazımız o ki: Allah’ın (cc) rahmeti, bereketi ve affı, taat ehli bir topluluğun üzerine yağmur gibi yağar; böylece, dünya ve ahiret saâdetine mazhar olur güzel insanlar.
Dipnotlar:
1- Tirmizi, Birr, 45.
2- Mektubat, s. 252.
3- İşârâtü’l-İ’caz Sayfa, s. 142.