"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Değirmen

Ali Rıza AYDIN
23 Ocak 2025, Perşembe
Taşıdığı mana itibariyle değirmen, su, buhar, yel veya elektrikle döndürülerek, içinde tahıl tanelerinin un hâline getirildiği yer. Yani çuvallarla zahirenin, varsa kağnı ya da at arabası, yoksa, merkeple götürülüp gece-gündüz sıra beklenerek öğüttürüldüğü yerdir.

O zaman, öyleydi.    

Bir de elle çalıştırılan mekanik bir değirmen var ki, taze taze kahve öğütülen. Ondan söz etmezsek haksızlık olur. Çünkü kahvenin hatırını sayıp, değirmeninin hatırını saymamak olmaz!

Lâtife bir yana, sadede gelelim:

Biz tahılı, tohumu öğütüyoruz yemek, hazmetmek ve bedenimize yapı taşı olması, maddeten ayakta durmamızı sağlaması için.  

Dünya, bizi, zaman çarkı içinde öğütüyor mütemadiyen kabirlere konmamız, tekrar toprak olmamız; vakti gelince de, haşir meydanına dolmamız için.

Bu hâl, sadece dünyalılara mahsus bir akıbet değil.  

Bir gün dünya da öğütülecek ve ölecek, içinde bulunduğu veyahut bulunmadığı sayısı ve cesameti bizce meçhul galaksiler silsilesiyle birlikte son görevin yapılması, kıyametin kopması için.

Gitmek, bitmek olmadığına göre; ölmek, neticeten “olmak”tır; müzeyyen Cennetlerde, ebedî âlemlerde sonsuzluğa ermek için.

Çünkü gelen her ne varsa, en sonunda gidecek. Tâ ki, gelenlere yer verip, olmaları, ölmeleri; onların da o meydana dolmaları için.

Hâlık-ı Kâinat, sistemi böyle kurmuş, bu şekilde tecelli edecek.

Değirmende devr-i âlem, dünden beri böyle yürüyor. Her ne varsa, adım adım ahirete sürüyor.

Kısacası; değirmenler, iki taşın arasında ufalıyor her şeyi.

Gece ve gündüz, değirmenin siyah beyaz taşları. Bir manada, dirilmektir; nesnelerin naaşları.

Canlı-cansız bütün varlık, seyelanın içinde. Terhis olup, sılasına can atıyor biçimde.

Yani, dünya, birinden girilip diğerinden çıkılan iki kapılı bir han. Hayat, cansız olmadığı gibi; hansız da olmaz.

Bu nüansı fark etmek lâzım!

Değirmenin öğütmesi, mahlukatı, mamul hâle getirmek; zer edilen tohum gibi, bedenleri bitirmek.

Çerçeveyi biraz daha genişletir, meseleye, bir başka açısından bakacak olursak tesbihfeşan bir değirmen, Rabbimizin âlemi. Çıkardığı hırıltılar, esasında, “Hû” sesi.

Kitapta, “Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin”1 ayetiyle ifade edildiği üzere.

Madem her şey, inek sinek, zerre küre; canlı cansız varlıklar Onu övüp Onu teşbih ettiğine göre; “eşref-i mahlukât” olarak halk edilen insan, bundan hâlî olamaz, bundan geri kalamaz.

Gelmek nasıl mukadderse, gitmek de öyle.

Madem gidilecek; fikirle, zikirle, hüsn-ü hâl üzere gitmeye önce niyet, ardından da ciddi gayret etmeli. Çünkü veren, O; verdiğini alan, O.

Verdiği ömür, ömür içindeki sağlık afiyet; afiyetle yediğimiz içtiğimiz, kullandığımız bunca rızık, bunca nimetten dolayı, “Veren”e, binler hamd ü senalar olsun.

Aldığımız her nefesi vermemiz, değirmende öğütülme kertemiz.

Zira çark durmuyor, durdurulamıyor.

Öyle ise, yolcu yolunu düşünmeli; kıyameti gelmeden.

Son nefesi vermeden…

Dipnot:

1- İsra Suresi: 44.

Okunma Sayısı: 225
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı