Bugün, dinin siyasette nasıl “kullanıldığını” görmek isteyen akıllara her gün yeni bir örnek sunan iktidar ortağı AKP’nin “al gülüm ver gülüm”ü ne hale çevirdiğini yazalım.
AKP Rize İl Başkanı Yılmaz Katmer geçen gün bir toplantıda şunları söylemiş:
“… arıyoruz, başsağlığı diliyorsun sevap alıyorsun. En önemlisi siyaset yapıyorsun. Bedava siyaset. Senin aradığın kişi ve onun ailesi hayatta seni unutmaz. AK Parti’yi unutmaz, Recep Tayyip Erdoğan’ı unutmaz. Beş yüzden başladık binlere, on binlere, elli binlere çıkacak bu. Seçime kadar üç yüz binleri bulacağız. Bedava siyaset arkadaşlar, bedava.”
Türkiye’de başsağlığının nelere alet edilebildiğini bildiğimiz için bu alet etme hali de birilerine “normal” gelebilir. Ama değil.
Elbette yerel siyasette taziyeler de diğer merasimler ve önemli olaylar da etkilidir. “Düğünümde, cenazemde olmayan adam seçim zamanı oy istemek için kapıma geliyor” diyenler bir ölçüde haklıdır. Zira oy istemek için “kapıya gitmenin” bir bedeli olmalı.
Ancak taziyeyi hangi niyetle yaptığınız önemlidir. Amacınız hakikaten taziyede bulunmak ve başsağlığı dilemekse mesele yok. Hangi partiye yakın durduğuna ya da duracağına bakmaksızın sevdiğiniz herkes için taziyede bulunabilirsiniz. Kimse sizi suçlayamaz ve suçlamamalı.
Ama “en önemlisi siyaset yapıyorsun” diyerek taziye üzerinden siyaset yaptığını söyleyen kişi dini siyasetine alet ettiğini açıkça ifade etmiş olur.
Denilebilir ki, “Ne var bunda, dini kendi tekeline almıyor ki, dilerse başka partiler de yapsın aynısını.”
Hayır, bu da yanlıştır. Zira herkes de yapsa dini ve dinî duyguları siyasetine alet etmek yanlıştır. Dine zarar verir.
Bunu anlamak için daha önce bu il başkanından ve ekibinden taziye mesajı almış ve şimdi bu konuşmayı işitmiş kişilerin yerine kendimizi koymamız yeterlidir.
Zaten aynı konuşmada söylediği şu sözler aslında fiilî bir inhisarın varlığını da gösteriyor:
“… çok kişilerle muhatap olan özellikle din görevlilerimize hususen, isimlerine hususen Cuma günü Cuma mesajı yayınlıyoruz, mesaj çekiyoruz onlara. Çünkü din görevlilerimiz hakikaten en fazla kitleye hitap eden kesim. Onun için onların da cuma gününün mübarekliğini hissedip bizim de onların yanında olduğumuzu, onların da Cuma günü yapacak olan dualarla beraber başta Recep Tayyip Erdoğan’a ve ekibine dua etmeleri için o mesajı çekmiş oluyoruz.”
Cumanın mübarekliğini din görevlilerine hissettirme işini de üstlenmiş olan il başkanının “mübarek” ile “bereket” arasındaki ilişkiyi doğru(!) kurduğu ve bereketi de rey bereketi olarak algıladığı açık.
Din görevlilerine bir siyasiye ve ekibine dua ettirmenin siyasetteki yerini ve riskini herkes bilir. Dindeki yerini ise şimdiki ve eski Diyanet İşleri Başkanlarına sormak lazım.
“Ne var bunda, diğer siyasetçiler de din görevlilerine mesaj gönderip kendi liderlerine ve ekiplerine dua istesinler” diyecek olan safdillere sözümüz yok!
Dikkat edelim ki bu sözleri söyleyen alelade bir kasabanın belediye veya ilçe başkanı değil. Rize gibi, Ankara’da ve Sarayda etkili bir ilin en etkili siyasetçisi.
Yani seçmen ile AKP arasında olduğu gibi Ankara ile Rize arasında da bir “al gülüm ver gülüm” var.
Geriye kaldı milletin ne diyeceği:
Bkz. Başlık!