“Ey insan kendini oku!” prensibine uyarak, vücudunun organik fonksiyonlarını detaylarıyla inceleyen akl-ı selim sahibi bir insanın Rabbini bulması çok kolay olacaktır.
Birbirleriyle çok duyarlı ölçülerle bağlantılı ve eşzamanlı çalışan mikroskobik varlıkların fonksiyonları ancak, İlâhî bir nizam ve intizamın eseri olabileceği kanaatine varılması, iman hakikatlerine kapı açacaktır. Rabbini arama ve keşfetme yolculuğunda, bütün duygularıyla mutlu sona ulaşabilen Antony Flew, bu arayışlarında zorlanan bilim adamlarına yolculuğundan söz ederek, yolculuğunda kaybolanlara da rehberlik yapmaya çalışmıştır.
Seksen yaşına kadar ateistlere liderlik yaptıktan sonra, gaflet karanlıklarından kurtulmayı başaran Flew, fikir yolculuğunu anlatırken: “Bir kez daha söylemeliyim ki, benim İlâhî varlığı keşfetme yolculuğum, şu ana kadar aklın uzun bir hac yoluculuğu olmuştur. Argümanın (iddia) beni peşinden götürdüğü yere gittim. Ve bu argüman, beni kendiliğinden var olan, değişmez, maddi olmayan, her yerde hâzır ve nâzır ve her şeye kâdir bir varlığın, var olduğunu kabul etmeye götürmüştür. Doğanın varlığından yola çıkarak, O’nun varlığının temeline ulaşırız.”(1)
Antony Flew, arayışının sonuna yaklaşırken, hakikati görmesine yardımcı olan iki bilim adamından söz etmektedir. “Benim devam eden yolculuğumun yönü hakkında bilgi verirken, tartışmayı da ciddî anlamda ilerleten özgün katkılardır. Tanrı’nın varlığına ilişkin fikrimi değiştirmeme neden olan argümanları özetlemeye çalışırken, David Conway’ın The Rediscovery of Wisdom adlı kitabının bu değişimde önemli bir rolü oldu. Önerdiğim bir diğer kitap ise Roy Abraham Varghese’nin The Wonder of the World kitabıdır. Doğanın düzenine ilişkin tümevarımsal argüman hakkında, son derece kapsamlı bir görüş sunan bu kitabın dikkate alınması gerekeceğini belirttim. Varghese, kitabında: “Gördüğüm kadarıyla mevcut deneyimlerimizde, ancak Tanrı’nın varlığı ile açıklanabilecek beş olgu açık biçimde ortadadır. Bunlar sırasıyla, maddî dünyayla bütün deneyimlerimizde saklı olan akılcılık, bağımsız olarak hareket edebilme becerisi olan hayat; farkında yetisi olan bilinç; dilde yer alan türden anlamlı simgeleri ifade edebilme ve anlama yeteneği olan kavramsal düşünme ve bilinç, düşünce ve eylemin ‘merkezi’ olan insanın kendisidir. Burada ifade edilen beş olgu, sonsuz ve ebedî bir aklın varlığını gerektirmektedir. Burada kişinin kendini inkâr etmedikçe, inkâr edemeyeceği temel gerçeklerle yüzleşmesinden bahsediyoruz. Tanrı’nın varlığı, bütün olguların mutlak koşuludur.” (2)
Yoğun bir arayış sonucunda “Yanılmışım Tanrı Varmış” kanaatiyle hedefe ilmî düşünce egzersizleriyle ulaştığını belirten Antony Flew, güvendiği Varghese ile birlikte yaradılış gerçeğini, dikkat çekici bir düşünce deneyi ile, düşünen insanlara aşağıdaki temsille anlatmaktadır.
“Bir an için önünüzde mermer bir masa olduğunu düşünün. Bir trilyon yıl veya sonsuz zaman geçse bile, bu masanın birdenbire ya da yavaş yavaş, sizin gibi bilinçli, çevresinde olup bitenlerin ve kimliğinin farkında olabileceğini düşünebilir misiniz? Böyle bir şeyin gerçekleşebileceğini düşünebilir misiniz? Böyle bir şeyin gerçekleşebileceğini düşünmek imkânsızdır. Aynı şey her türlü madde için geçerlidir. Maddenin, kütle enerjisinin yapısını çözdüğünüzde, yapısı gereği, asla “bilinç” düzeyine gelemeyeceğini, asla “düşünemeyeceğini” ve asla “ben” diyemeyeceğini anlarsınız. Fakat ateistlerin görüşüne göre, evrenin tarihinin bir noktasında, imkânsız ve akıl edilemez şeyler gerçekleşmiştir. Onlara göre farklılaşmamış madde (buna enerjiyi de dâhil ediyoruz) bir zamanlar “can” bulmuş, ardından bilinç düzeyine erişmiş, ardından kavramsal düşünce yetisini elde etmiş ve sonunda “ben” düzeyine gelmiştir. Fakat yeniden masamıza dönecek olursak, bunun neden gülünç olduğunu anlarız. Masa, bilinç düzeyine erişmek için gereken özelliklerinden hiçbirine sahip değildir ve sonsuz zamanda bile bu tür özellikleri “edinemez.” Yaşamın kaynağına dair akla en son gelebilecek senaryolardan birini kabul eden bir kişinin bile, belirli koşullar altında bir mermer parçasının kavramlar üretebileceğini ileri sürebilmesi için, çıldırmış olması gerekir. Ve subatomik seviyede masayı bir arada tutan şey, evrendeki bütün maddeleri de bir arada tutan şeydir. Yaradılış kanunu; ontolojik (varlık bilimi) olarak var olan ve Tanrı’nın kendisini insanlara göstermekte bir araç olarak kullandığı bir güçtür.” (3)
Sonuç olarak, “Her insan, kendi bilgisi ve kabiliyeti nisbetinde kâinat kitabındaki hadsiz ayetlerden bir kısmını okumakla mükelleftir. Hiç eğitim almamış ve hiçbir kitap okumamış cahil bir insan bile, kendi bedeni ve etrafında gördüğü eşya üzerinde düşünerek kendi kapasitesince Rabbini tanımak ve bilmekle sorumludur.” (4) Akılla zirveye çıkarak, yorucu felsefe yollarında gerçek imanın ilk basamağına bile çok zorluklarla ulaşılabilmekte olduğundan, en kısa yolun Risale-i Nur’un rehberliğinde olan Kur’ân-ı Kerîm’in geniş caddesine girebilmekle gerçek- leşeceği de unutulmamalıdır.
SAĞLICAKLA KALIN.
Dipnotlar:
1) Antony Flew, Age. s. 145.
2) Age. s. 151.
3) Age. s. 153-175.
4) Dr. Furkan Aydıner, Rabbini arayan Thomas, s. 36, Nesil Yayınları 2006.