Zamanımızın yaşanan zorlu şartlarında, özellikle insan sağlığı ve korunma yollarındaki problemlerin çözümü her geçen gün vücut sistemlerini zayıflattığı gibi, ekonomileri de yıpratmaktadır.
Sağlık hizmetlerinin, problemlerin çözümünü hastalık tedavisi ve ilaç endüstrisinin hazırladığı kimyasal madde sentezlerine bırakmasıyla, hayatın zorlu bir hâl alması, yeni yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu yüzden hastalıkların tedavisinden çok, hastalıklardan korunma ve engelleme yolları, her yönüyle önem kazanmaktadır.
Sağlıklı bir hayatın sürdürülebilmesi, organizmanın olumsuz madde ve uygulamalarla yıpratılmadan, bağışıklık ve diğer savunma sistemlerinin güçlendirilmesi ile daha pratik ve mantıklı bir yol olduğu anlaşılmaktadır. Vücut kalesinin, yıkıcı düşman kuvvetlerinin istilasından korunarak, kurtarılması için, dost kuvvetlerin desteklenerek güçlendirilmesiyle ve kaledeki burçların, herhangi bir düşmanın sızmasını engellemek gayesiyle, aralıksız kontrolleri ihmal etmeden beklemekle sağlanabilir. Bu temel prensiplerden hareket ederek, vücut kalemizi korumak gayesiyle hijyen, çevre sağlığı, sağlıklı beslenme ve gelişmekte olan fonksiyonel tıp uzmanlarının görüşlerinden faydalanarak, hafıza ve bilgi birikimimizi güçlendirmeye çalışmak durumundayız.
Sağlıklı bir organizma için bilinmesi gereken ilk prensip, hastalık yapabilecek ve hastalığın temelindeki ortaya çıkış yollarının anlaşılması çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki, organizmanın bütün sistemleri, birbirleriyle uyum içinde görevlerini aralıksız sürdürmektedir. Bu aktiviteleri daha geniş çerçeveden değerlendiren Leonardo Da Vinci, anlamlı bir şekilde özetlemiş ve “Görmeyi öğrenin. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu fark edeceksiniz.” demiştir. Bu bakış açısıyla, insan organizmasının, sağlıklı ve dengeli beslenme ile yakından kurulan bağların, hayatın vazgeçilmez gerçeklerinden olduğu daha net görülebilmektedir.
Sağlıklı bir organizma için, sağlıklı beslenme konusunda gıdaları ilaç olarak kullandığı sağlıklı hayat reçeteleriyle tanınan Cleveland Clinic Functional Medicine Direktörü olan Dr. Mark Hyman’ın bilgilerinden faydalanmaya çalışacağız. “İnsanların genellikle yedikleri ile duyguları arasındaki bağlantıyı fark etmediklerini görüyorum. Kendinizi çok kötü hissediyorsunuz, örneğin yorgunsunuz, halsizsiniz. Sindirim sorunları, kas ve eklem ağrısı, baş ağrısı, sivilce gibi sorunlarınız var. Bu ve benzer çok sayıdaki sorunun büyük bölümü, yediklerinizden kaynaklanıyor. Bunun dengelenerek sağlanması, herkes tarafından uygulanabilecek, son derece güvenli yöntemle mümkün olabilir. Birinci ilkemiz, gerçek yiyecekler yemek. Gıdanın aslında ilaç olduğunu biliyoruz. Yediklerimiz bize enerji ve kalori sağlamakla kalmaz, ilaç vazifesi de görür. Gıda bir yandan da bilgidir. Her lokmamızda biyolojimizin nasıl programlanacağına dair bazı talimatlar vermiş oluruz. Gen ifademizi, hormonlarımızı, beyin kimyamızı, bağışıklık sistemimizi ve Mikrobiyotamızı (bağırsaktaki mikroorganizmaların tüm topluluğu, faydalı olanlar dahil F.E.) böyle düzenleriz. Vücuttaki hemen her şey, yediklerimizden etkilenir. Yanlış gıdalar yerseniz, yanlış mesajlar gönderirsiniz. Doğru beslendiğinizde, vücuda doğru mesajlar gider. Amacımız tam da bu.
Sistemimiz için toksik, yani zehirli olan, enflamasyona (iltihaplanmaya) yol açan, bağırsağımızı mahveden yiyeceklerden kurtulup, bizi tazeleyecek şeylere geçiş yapmak için, son derece basit bir yaklaşımla büyük oranda sebze, bolca iyi yağ, bolca lif ve bolca temiz protein tüketilmelidir. Brokoli, avokado, zeytinyağı, kabuklu yemişler, organik et, balık ve tavuk gibi protein kaynağına ihtiyaç vardır. Tabağımıza baktığımızda, dörtte üçü nişastasız sebzelerle dolu olacak. Ayrıca kahvaltıya çok önem veriyoruz. Sabahları proteine ihtiyacımız varken, şeker ve nişastadan kesinlikle uzak durulmalı. Günlük beslenmemize şekerli kahve, çay, mısır gevreği, kek, çörek, simit gibi karbonhidrat içerikli yiyeceklerle başlamayın. Vücuda yeniden belli bir ritim kazandırmanın ve sinir sistemini tazelemenin yolu doğru beslenme ve yaşam düzenini alışkanlık haline getirmekten geçiyor. Yemek ve uyku saatleri düzenli olmalıdır. Ne zaman yemek yediğiniz de, ne yediğiniz kadar önemli. Bir çoğumuz doğru zamanda beslenmiyoruz. Genellikle gün boyu bir şeyler yeme alışkanlığımız var. Atıştırmayı seviyoruz. Yatmadan hemen önce bir şeyler yiyoruz. Gece geç saatte bile durmuyoruz. Ama araştırmalara göre, gece yemek yemek sağlığa zararlı. İlk olarak akşam yemeği ile kahvaltı arasında 12 ila 14 saatlik bir zaman bırakmaya ve bu arada hiçbir şey yememeye çok dikkat etmeliyiz. Akşam altıda yemek yiyor ve sabah sekizde kahvaltı ediyorsak, 14 saatlik oruç tutmuş oluyoruz. Ama akşam yemeğini altıda yiyip, bütün gece bir şeyler atıştırıyorsak bu hesap bozulmuş olur.”1
Sağlıcakla Kalın...
Dipnot:
1- Dr. Mark Hyman, 3-9 Kasım 2023 Oksijen Gazetesi.