Sağlıklı bir hayat yaşayabilmenin en önemli desteği, dengelenmiş bağışıklık sistemi (otoimmün sistem) ile sağlayabiliriz. Cenab- Hak (cc), organizmanın fizyolojik sistemlerine sonsuz ilim-kudret ve hikmetleriyle, öyle harika bir mekanizma yerleştirmiş ki, vücut için neyin faydalı neyin zararlı olduğunun ayırımını hassas ölçülerle yapabilmektedir. Bu sistemin sağlıklı çalışabilmesi de, hücrelere varıncaya kadar gerçekleşen sevk-i Rabbanî ile hayat boyu devam eder. Bağışıklık sisteminin sağlıklı çalıştırılması, her insanın ilim ve tercih kabiliyetine emanet edilmiştir.
Bağışıklık sistemi “Yaşlanma hızını bile belirleyen sistemdir. Biz yaşlandıkça eskiyen hücrelerimizi tespit etmek veya yok edip yerine yeni hücrelerin gelmesini sağlamak, bağışıklık sisteminin işidir. Bağışıklık sistemi, tekrar gençlikteki gibi, aktive etme yöntemiyle, yaşlanmış hücrelerimizden kurtulmayı sağlama üzerine programlanmıştır.
İmmün sistemin temel görevi içeride oluşan ve dışarıdan gelen tehditleri tanımak ve yok etmektir. Bu ayırımın çok net yapılabilmesi, immün sistemin gücünü gösterir. Ayrımda netlik yoksa, zararlı-zararsız ayırımı yapılamıyorsa, o zaman immün sistem yetersizliğinden ve dengesizliğinden söz edebiliriz. Sağlıklı ve uzun bir hayat sürmek için onu anlamak ve yardım etmek zorundayız. En azından ekstra iş çıkarmamalıyız”. (1)
Hayat emanetini koruma hizmeti kısmen bize bırakıldığından, organizmanın en önemli savunma merkezi olan bağışıklık sisteminin dengelenmesi, sürdürülebilir sağlıklı bir hayat için hayatî önem taşımaktadır. Bu sistemde vazifeli zerrelerin fizyolojisi, akılları hayrette bırakacak İlâhî bir mu’cizenin eseri olduğundan, korunması ve güçlendirilmesi son derece dikkat, ilgi ve bilgi gerektirmektedir. Uzun yıllar sağlıklı yaşanabilmesi, timüs bezinde geliştirilip, eğitilen T lenfositlerinin sayısı ve sağlıklı gücü ile bağlantılıdır. Bağışıklık sisteminin enerjisini dengelemek için “Enfeksiyon- lardan kendimizi korumalıyız. D vitamini, immün sistemin en büyük dengeleyicisidir. Kışın almaya devam etmeliyiz. C vitamini, kırgınlık hissettiğimiz dönemde destekçimizdir. Mevsim geçişinde vücudun ısı ayarı termo-regülasyona yardım etmek için, üşütmemeye dikkat etmek gerekir. Uyku, immün sistemin en büyük yardımcısı. Ateş çok yükselmediği sürece, düşürmemek gerek. Yaş ilerledikçe bu sistem de yaşlanıyor. T lenfositlerin azalması immün yaşlanmanın bir ayağını oluşturuyor. Sayılar azaldıkça yerine yenisi gelmiyor. Özenle korunması gerekiyor. Bunlarla idare edeceğiz. Gençlik ve orta yaşta, ‘Nasılsa hastalıkları ayakta geçiriyorum, bana bir şey olmaz’ dememeliyiz. Henüz immün savaşa bulaşmamış immün T lenfositlerimizin bir kısmını ileri yaşlara kadar saklayabilmeliyiz. Biz sistemi yormamaya dikkat edelim. Glüten ve süt grubunun ve işlenmiş gıdaların, immün sisteme yük olduğunu hatırlayalım. Bu gıdaları minimuma indirmek bize daha çok T lenfosit bırakır.” (2)
Bağışıklık sisteminin dengesini değiştiren en olumsuz etkenlerin başında, besin değeri olmayan ultra işlenmiş maddelerle yapılan beslenme şeklidir. Bu beslenme ile, doyduğumuzu hissediyoruz, ama organizma birçok hayatî maddenin yokluğu ve açlığı ile hayat enerjisinin eksilmesi sonucunda, bağışıklık sisteminin dengesi yıkıma uğrayacağından, kronik hastalıkla yıpranacaktır. Bu sağlıksız beslenmeyle, hatıra bile getirilmeyen vitamin ve mineral yokluğunu yaşayan organizmanın, savunma sistemi çökmeye başlar. Bir örnek verecek olursak, magnezyum mineralinin eksilmesiyle vücutta hafif şiddette bir deprem yaşanacaktır. Zira “600’den fazla enzim reaksiyonunda magnezyumun etkili olduğunu biliyoruz.
Biyolojik sistemimizdeki hemen her şeyi etkilediği için, magnezyum eksikliğinde bir sürü semptom ortaya çıkıyor. Kas sağlığı, kramplar için ne kadar kritik olduğunu biliyoruz, fakat kemik kuvveti ve yoğunluğu için de aynı derecede önemli. Uykusuzluğa, kabızlığa karşı en etkili çözümlerden biridir. Bugün sıkça gözlenen magnezyum eksikliğinde ultra işlenmiş gıdalar, kola ve kah- ve gibi içecekler büyük rol oynuyor. Çünkü bu gıdalar, magnezyumun vücuttan atılmasına yol açıyor. Günümüzde çocukların diyetinin neredeyse üçte ikisi işlenmiş gıdalardan oluşuyor ve bu aşırı tüketim, aslında yediklerimizin içinde bulunan mag- nezyum oranını %80 civarında azaltıyor. Nişasta ve şeker ağırlıklı beslenmek vücuttan daha fazla magnezyum atılmasını tetiklediğinden, eksikliğe yol açıyor.” (3)
Organizmadaki hassas ölçüler bozulduğunda, arkası kesilmeyen problemlerin yaşanacağı da açıkça görülebilmektedir.
Sağlıcakla kalın...
Dipnotlar:
1) Dr. Ayşegül Çoruhlu, Bağışıklık
sistemi de yaşlanır, 20-26 Ekim 2023
Oksijen Gazetesi
2) Agm.
3) Dr. Mark Hyman, Rahatlama
Minerali: Magnezyum 19-25 Ocak 2024
Oksijen Gazetesi