Birbirine zıt ekonomik politikalar uygulayarak ülkeyi ağır bir ekonomik krize sürükleyen, emekli ve asgarî ücretliyi açlık sınırının çok altında yaşamaya mecbur eden iktidar, adalet, sağlık ve eğitim gibi konularda da ülkeyi geri götürdü.
Temel hak ve hürriyetler, basın ve düşünce hürriyeti, hukukun üstünlüğü, Avrupa Birliği Standartları’na erişme konusunda da geriye gidiş yaşandı, yaşanmaya devam ediyor.
Bu nedenle, 2024 Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi raporuna göre Türkiye 142 ülke arasında 117. sırada. Demokrasi endeksinde 102. sırada olan Türkiye, basın özgürlüğü endeksinde 158’inci sıraya yükseldi. Yine, temel haklar konusunda 133, yolsuzluk endeksinde 115, ekonomik hürriyet endeksinde 102. sıraya düştü.
İktidar partisinin seçim dönemlerinde kullandığı “Yaparsa AKP yapar” diye bir sloganı vardı. Gerçekten de milleti ilgilendiren bu temel konularda yaptıklarıya bunu başardılar; milletin aleyhine olan her şeyi yaptılar.
Kur Korumalı Mevzuat (KKM) hesabı diye bir uygulama başlattılar. Zengin daha zengin olurken, fakir daha fakirleşti, orta direk ortadan kalktı. Şimdi içinden çıkamıyorlar.
Emekliler için icat ettikleri “kök ücret” uygulamasıyla emekliyi perişan ettiler. Her altı ayda bir kanun çıkartarak kök ücreti yükseltmeye çalıştıkları için milyonlarca emekli zam farkını ancak Şubat ayında alabilecek.
Emeklilik sistemini bozdukları için 2025’te emekli olanlar, 2024’te emekli olanlara göre yüzde 30 daha az maaş alır hâle getirildi.
2008’de çıkardıkları bir kanunla emekliye aylık bağlama oranını yüzde 75’ten yüzde 40’ın altına düşürdükleri için emeklilere bağlanan maaşlar düştü. Bunun sonucunda, daha önce asgarî ücretin üzerinde maaş alan bir emekli şu anda 7-8 bin lira daha az maaş alıyor.
Son olarak eşitliği bozan bir uygulama daha yürürlüğe girdi. Elektrik tüketimi 1.050 liranın üzerinde olanların faturası 2.000 liraya çıkarıldı. 1.049 lira tüketim yapan kişi normal faturasını öderken, sadece 1 lira fazla tüketen 950 lira daha fazla para ödemek zorunda kalacak.
EYT çıkarılırken de benzer meseleler yaşanmıştı. Kademe getirilmediği için, 1 gün ile 17 yıl sonra emeklilik hakkı kazanacak kişiler ortaya çıkmıştı.
Bütün bunları yaparsa sadece bu hükümet yapardı. Demek ki boşuna dememişler, “yaparsa AKP yapar” diye…
***
“Basın hür”müş!
Son günlerde ülkenin gündeminde bu konular konuşulamazken, hukuktan geriye gidiş anlamına gelen uygulamalar, Kayyımlarla başlayan süreçler; belediye başkanlarının tutuklanmasına, gazetecilerin çalıştıkları yerlerde gözaltına alıp tutuklanmasına kadar uzandı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, beş gazetecinin gözaltına alınış şekline yapılan itirazlara cevap vermezken, “Gazetecilik faaliyetiyle kimse gözaltına alınmaz. Hepiniz gazetecisiniz, ülkemizde basın hürdür, düşünce, ifade hürriyeti alabildiğine geniştir, gazeteciler de dokunulmaz değildir. Bir suç işlendiğinde savcılık devreye girer” açıklamasıyla kara mizah olarak nitelendirilebilecek bir tavır sergiledi.
Türkiye’de adalet ve hukuk düzelmezse hiçbir şeyin düzelmeyeceği gerçeğini unutmadan hukuk dışı müdahalelerin ülkeye neler kaybettirdiğini de göz önünde tutarak, Türkiye’nin bir an önce hukuka dönmesi gerekiyor.
***
Vatandaşa zulmetmeyin!
Ülke gündemi bu kadar yoğunken tatilde olan Meclis, çalışmalarına başladı. AKP Uşak Milletvekili İsmail Güneş, memleketindeki esnafa zulmedildiğini, iş yeri açma ruhsatına büyük zam yapıldığını hatırlatarak, “Cenab-ı Allah hem bu dünyada hem de öbür dünyada esnafımızı CHP’nin zulmünden korusun” derken, bu sözler, iktidarın mı, muhalefetin mi halka zulmettiği tartışmasına neden oldu.
Muhalefet vekilleri Güneş’in “daha temiz bir dil” kullanmasını isterken, esas zulmedenin iktidar olduğunu söyleyerek tartışmayı sürdürdüler.
Tartışmada emekliye, asgarî ücretliye yapılan zamlarla vatandaşa zulmedildiğini ifade edilirken, tartışma uzayıp gitti.
Herkes birbirini suçlarken, “Millete asıl kim zulmediyor?” sorusu ise cevapsız kaldı.