Ekonomide, adalette, hukuk sisteminde, sağlıkta, eğitimde Türkiye son dönemlerin en zorlu yıllarından birisinden geçiyor.
Bir taraftan “terörsüz Türkiye” sloganı ile ikinci çözüm süreci devam ederken, bu sürecin baş aktörünün kazandığı belediyelere kayyım atanıyor. Geçen sene Ekim ayında süreci başlatan Bahçeli rahatsızlığı nedeniyle aylardır görüntü vermiyor.
“Diploma meselesi” ülkenin birinci gündemi olarak belirlenirken, Türkiye’nin “Freedom House 2025 Dünya Özgürlükler Raporu”ndaki sıralamada son 10 yılda özgürlüklerin en fazla gerilediği ilk 10 ülke arasında yer alması dikkatlerden kaçırılıyor. 2018 yılında “Özgür olmayan ülkeler” kategorisine düşen Türkiye’nin, 2025 raporunda da aynı kategoride kalması ülkemiz adına üzüntü verici. Asıl üzüntü veren ise ilgililerin bunu umursamaması…
Türkiye’nin ülke özgürlük puanı 100 üzerinden 33’e düşerken, internet özgürlüğü 100 üzerinden 31’e gerilemiş durumda. Siyasî haklardaki özgürlük puanı ise daha önce 40 iken 17’ye inerken sivil haklar ve özgürlükler puanı ise 16 gibi endişe verici bir düzeyde bulunuyor.
***
ZAMMI GERİ ALMANIN SEBEBİ
Gündemden kaçırılan ikinci meselede ağır bir ekonomik kriz…
Ramazan ayına girdiğimiz şu günlerde peş peşe gelirken gelen zamlarla her gün bir lokma vatandaşın sofrasından daha eksiliyor.
14 bin 439 lira olan en düşük emekli aylığı alan emekliler, 22 bin 104 lira asgarî ücret alan milyonlar, hayat pahalılığı altında eziliyor. Bu durumu düzeltmesi gerekenler ise yıllardır olduğu gibi yine “sabır” diliyorlar.
İktidarda kimisi 2025’i “sabır yılı” ilân ederken kimisi, “22 bin 100 lira maaş alan kişiye 10 bin lira zam yaptığınızda; ‘Bunun 3 bin lirasını harcayayım, 7 bin lirasıyla tasarruf edeyim.’ demez. Eksik gördüklerini bir an önce gidermenin yoluna gider. Mal ve fiyat dengesini alt üst eder.” diyerek açlık sınırının altında olan maaşların artmaması gerektiğini söyleyebiliyor.
Kötü ekonomi modelleriyle girdikleri enflasyon çıkmazında vatandaşa yaptıkları zamlarla kurtulmaya çalışıyorlar.
Hükûmet bu yılki enflasyonu yüzde 27 olarak tahmin ederken, Ocak ayı enflasyonunun yüzde 5 çıkması hedeflerin bir kez daha tutmayacağını gösterdi. Geçen yılın sonunda hem çalışanlara hem de emeklilere zam yapılacağı için birçok kalemde zamlar bekletilmişti. 2024 Aralık ayında yüzde 1,03 çıkan enflasyon yılın ilk ayında yüzde 5,03 çıkınca hesaplar karıştı.
Şubat ayında da enflasyonun düşük çıkması için önce hastane katkı paylarına zam yapıldı, sonra geri alındı. Bu maksatla, mazota yapılan zam da geri alındı.
Bakalım geri alınan zamdan sonra yarın açıklanacak resmî enflasyon rakamlarına bu durum ne kadar etki edecek?
***
BUNU BİLİYOR MUSUNUZ?
Milletin yaşadığı sıkıntıların bir tanesi de yüksek vergi oranları...
KDV, ÖTV, MTV say say bitmiyor. Çalışanın maaşı daha eline geçmeden kesilen vergiler, büyük holdinglerden ya aflarla ya da başka yollarla alınmıyor.
Vergi uzmanı Ozan Bingöl pek bilinmeyen bir vergiyi açıklamış, şöyle diyor:
“Vergisiz fiyatı 1 milyon lira olan kabinli bir traktörün içerisinde radyo var diye 8.000 lira TRT Bandrol Ücreti ödüyoruz. Vergisiz fiyatı 10 bin lira olan bir cep telefonu için 1.200 lira TRT Bandrol Ücreti ödüyoruz. Bu Bandrol Ücreti listesi televizyon, tablet, akıllı saat, bilgisayar olarak uzayıp gidiyor. Ve tüm bunlar dâhil olmak üzere TRT 2004-2023 arasındaki yirmi yılda vatandaşlardan 10,8 milyar dolar Pay ve Bandrol Ücreti toplamıştır!”
Peki, milletin vergileriyle ayakta duran TRT, tarafsızlığını koruyor mu? Mesela her partinin sesini eşit oranda duyuruyor mu?