“Kendi çocukları ile milletin çocukları arasında devasa uçurum oluşturdular. Kendi evlâtlarını Paris’e, Londra’ya, Brüksel’e, Washington’a gönderip en iyi eğitim kurumlarında okutup lüks ve şatafat içinde yaşattılar; Anadolu ve Trakya’nın pırlanta gibi çocuklarını göz göre göre fakirliğe, yokluğa, yoksulluğa, cahilliğe hatta ölüme ittiler…”
Bu cümleler yaklaşık 2 sene önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devlete ait öğrenci yurtlarının eleştirilmesi üzerine yaptığı açıklamada kullandığı ifadeler. Erdoğan bu ifadeleri kullanınca, kendisinin de dört çocuğunu yurtdışında okuttuğu hatırlatılmıştı.
28 Şubat postmodern darbesinin 28. yıldönümünde bu ifadeler ortaya çıkınca, Erdoğan’ın kızlarını başörtülü okuyamadıkları için yurtdışında okuttuğunu söylediği hatırlara geldi. İki oğlunu neden yurtdışında okuttuğu ise cevapsız kalan bir soru…
Neyse bu farklı bir konu… Bu vesile ile geç kalmış bir 28 Şubat yazısı yazalım istedik.
28 Şubat’ta başta başörtülü talebe ve memureler olmak üzere, inanan kesimlere uygulanan baskı ve zulümler hâlâ unutulmuş değil.
28 Şubat 1997; 27 Mayıs 1960 kanlı darbesi, 1971 muhtırası ve 12 Eylül ihtilâllerinde olduğu gibi Türk demokrasi açısından büyük bir kırılmanın, demokrasi tarihimizin kara bir lekesidir. Yeni Asya olarak bu tarihlerde hep bedeller ödeyerek geldik.
***
YASAK AKP İKTİDARININ 11. YILINDA KALDIRILMIŞTI
Başörtüsü yasağı 1997’de büyük bir zulüm olarak devam ederken, üniversite kapılarında tartaklamalar, sınıftan atmalar, zorla başını açma teşebbüslerinin yanında bir de ikna odaları kurulmuştu. 28 Şubat’ta bir postmodern darbe ile hükümetten düşürülen Refahyol’dan (RP-DYP) sonra kurulan hükümetlerde bu yasağı devam ettirdi. Başörtülü memureler o dönemde olduğu kadar olmasa da görevlerinden atılmaya devam etti. Bu zulümleri gören millet seçimlerde Anasol-M ve Anasol-D’yi oluşturan partileri Meclis dışında bıraktı. 2002 yılında iktidara gelen AKP, bu yasağı iktidara geldikten sonra üniversitelerde 8 yıl sonra (2010 tarihinde), kamuda da 11 yıl sonra (2013 tarihinde) kaldırılabildi.
Dönemin YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, 27 Temmuz 2010 tarihinde İstanbul Üniversitesi’ne bir şikâyet üzerine gönderdiği yazısından sonra başörtüsü yasağında yeni bir dönem başladı. Bu yazıdan sonra aynı yıl bazı üniversiteler yasağı ya kaldırmış ya da hafifletmişlerdi. Bir başka ifadeyle 28 Şubat’ın getirdiği yasaklar AKP iktidarında 11 yıl devam etti.
***
HANİ ANAYASA’DA DÜZENLENECEKTİ?
Yasağın kalkmasında başta anamuhalefet partisi olmak üzere bütün muhalefet partilerinin meseleye “hürriyetler ve eğitim hakkı” açısından bakmasındaki pay da göz ardı edilmemelidir.
Yasaklar kalktı, ama şu anda ne anayasa da ne de yasalarda bu konuda bir düzenleme de yapılmış değil.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesi Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “helâlleşme” için 28 Şubat sürecinde başörtülü olduğu gerekçesiyle öğretmenlikten atılan Sultan Kara’yı ziyareti çıkışında, bir daha hürriyetleri kısıtlayıcı olayların olmaması için kanun teklifi vereceklerini söylemişti.
Meclis’in yeni yasama dönemine başladığı ilk gün başörtüsü konusunda düzenleme yapılması için CHP’li bütün milletvekillerinin imzasıyla bir kanun teklifi de sunulmuştu.
Kanun teklifinin verilmesinin hemen ardından Erdoğan’ın yapacağı grup toplantısında “hürriyetler” konusunda çok önemli açıklamalar yapacağı söylenirken, “Kılıçdaroğlu pas verdi, gol atacağız” şeklinde bir çıkış yapmış, başörtüsü konusunun anayasa ile düzeltilmesi gerektiğini söyleyerek hazırlık “talimatı” vermişti.
Aradan iki yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bu konudaki düzenleme ne kanunlaştı, ne de anayasada düzenlenebildi.
Bu değişikler olmadığı sürece hem başörtüsünün istismarı yapılacak, hem de yasakçı zihniyetler iktidara geldiğinde yasak tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi devam ettirilecektir. Bu vesile ile unutanlara hatırlatalım.