Yahûdîler, peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemi denemek için çeşitli sorular sordular. Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem de “İnşaallah” demeden “Yarın cevap veririm” dedi.
Bunun üzerine 10 gün vahiy kesildi. Kâfirler ve Yahûdîler dedi koduya başladılar. “Muhammed’i Rabbi terk etti ve darıldı” dediler.
Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem bu dedi-kodulara çok üzüldü. Bu olay üzerine Resûlullah’ı îkaz eden şu âyet nâzil oldu: “İnşaallah, yani Allah dilerse demedikçe, hiçbir şey için “Yarın bunu yapacağım” deme. Bunu unuttuğun takdirde Allah’ı anıp zikret. Ve “Umarım Rabbim beni, doğruya bundan daha yakın olan bir yola iletir.” de. (Kehf, 18/23, 24)
Başka bir rivâyete göre de müşriklerin, “Rabbi Muhammedi terk etti. Ona darılıp küstü” demeleri üzerine Duhâ suresi nâzil oldu ve Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu: “Yemin olsun kuşluk vaktine ve sükûnete erdiğinde geceye ki, ey peygamber Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı da.” Evet, Allah dilemedikçe hiçbir şey gerçekleşmez. O “kün” yani “ol” demedikçe hiçbir şey olmaz. Her şey küllî iradeye bağlıdır. O izin vermedikçe ve istemedikçe hiçbir işimiz gerçekleşmez. İşte bu bakımdan “İnşaallah” demeyi ve Allah’ı çok çok anmayı asla ihmal etmemeliyiz.
“İşte, meşîet-i İlâhiye ile vücuda gelen işlerde, “İnşaallah, inşaallah” yerinde, bilerek “Tabiî, tabiî” demek, ne kadar hatâ ve muhâlifi hakîkat olduğunu kıyas et.” (Mektûbât, s.237)
Hz. İsmâil babasına kurban edilme olayında, “Ey babacığım! Allah’ın sana emrettiğini yap. Beni inşallah sabredenlerden bulacaksın!” dedi ve sınavı kazandığı için, mükâfat olarak kurbanlık bir koç gönderildi.
İşte bu bakımdan her vesîle ile “İnşâallah” demeyi ve Allah’ı çok çok anmayı aslâ unutmayalım.
Resûl-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm: “Kulun sözlerinde inşallah demesi îmanının mükemmelliğindendir” buyurmuştur. (C.Sağîr, no: 1386)
Îman, ihlâs, istikâmet, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.