Rahm kelimesinin çoğulu ayette “Erhâm” olarak gelmiştir. Âlimler, “Erhamla bağları koparmayı” genelde “Hısım ve akraba ile bağları koparmak” olarak açıklamışlardır.

Fakat, “Erham” ifadesinin çok geniş anlamları vardır. “Erham” irtibat hâlinde olduğumuz her şeydir. 

Büyük bir Kur’ân olan dünyanın yeryüzü sayfasını, hava sayfasını ve deniz sayfasını kirletmek sıla-i rahmi koparıp atmaktır. İfrat, tefrit, fısk, fesat çıkarmak, eşyâya mana-yı ismî ile bakmak, cinayet ve kebâir sıla-i rahmi kesmektir. Yer sayfasından bir çöpü alıp kaldırmak, ilim öğrenmek, ilimle amel etmek, aklı  marifetullaha bağlamak, eşyaya mana-yı harfî ile bakmak, tekvînî ve teşriî emirlere saygı sıla-i rahmdir. Rahm’e saygıdır, hürmettir ve sevaptır.

Akraba haklarını gözetmemek ve her türlü fesat işleri kat-ı sıla-i rahimdir. Müsbet hareket  etmek, hısım ve komşu haklarına saygı sıla-i rahimdir. Sevgili ve şefkatli Nebîmiz (asm) sıla-i rahim hakkında şöyle buyurmuştur: “Allâhu Teâlâ halkı (her şeyi) yarattı. Bunun üzerine rahm (Akrabalık bağları ve insanla bağı olan herşey) ayağa kalktı ve azamet-i rıdasının eteğine sarıldı.

Allâhu Teâlâ, ne istiyorsun eteğime niçin sarıldın? diye sordu.

Sıla-ı rahm: Yâ Rab! Bu kıyam ve ilticam kat-ı rahimden “Rahm’i kopardıktan” sonra sana sığınmak makâmıdır. Sana sığınıyorum, dedi.

Cenab-ı Hak: Ey Rahm! Sen razı olur musun? Senin hakkına hürmet edenin ben de mükâfâtını veririm. Senin hakkını tanımayanı da cezâlandırayım, buyurdu. 

Rahm de: Evet razıyım ey Rabbim! dedi.

Allâhu Teâlâ da: İşte sıla-i rahim edenlerle etmeyenlerin hâli böyle olacaktır, buyurdu.

Ravî Ebu Hüreyre (ra): İsterseniz Muhammed Suresinin 22. ayetini okuyunuz, demiştir.

“Demek siz İslâmdan yüz çevirip, bir iş başına geçtiğinizde yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık ve diğer şeylerle olan bağlarınızı kesip atacaksınız öyle mi? İşte Allâh’ın rahmetinden uzaklaştırdığı ve kulaklarını sağır ve gözlerini kör ettiği kimseler onlardır. Onlar Kur’ân’ı anlamaya çalışmazlar mı? Yoksa kalblerinin üzerinde kilit mi var?”

İman, ihlâs, istikâmet, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.