Peygamberimize (asm) düşman olmak ve ona hakaret etmek gayretullaha dokunur. Resulullah'ı üzmek, Allah'ı üzmek gibidir.
Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'a ve onun izini takip edenlere eziyet ve zulümde bulunanlar mutlaka dünyada da ibret-i âlem için belâlarını bulurlar. Dünya ve âhirette çeşitli cezalara ve âfetlere mâruz kalırlar. Tarih ve hâl-i âlem buna şahittir. Cenab-ı Allah, imhâl eder fakat asla ihmal etmez. Yani, biraz mühlet verir lâkin cezasız bırakmaz.
"Perviz denilen Fars padişahı, nâme-i Nebeviyeyi [Peygamberimizin ona gönderdiği İslâm'a çağrı mektubunu) yırtmış. Resul-i Ekreme (asm) haber geldi. Şöyle beddua etti. ‘Ya Rab! Nasıl mektubumu paraladı, sen de onun mülkünü parça parça et.’ Sonra onun mülkü parçalandı ve saltanatı sona erdi.
Ebu Leheb, hanımı ve oğlu Utbe de peygamberimizin başta gelen düşmanlarından idi. Ailecek Peygamberimize (asm) ve İslâm’a hasım idiler. Ebu Leheb'in oğlu Utbe hakkında şöyle beddua etti: "Ya Rab! Ona bir itini musallat et." Sonra Utbe sefere giderken, bir arslan gelip, kâfile içinde arayıp bulmuş, parçalamış. Şu vakıa meşhurdur. Eimme-i hadis, (hadis âlimleri) nakl ve tashih etmişler." (Mektubat, s.147.)
Arkadaşları, Utbe'ye yolculuk teklifinde bulundular. Utbe: Peygamber benim akıbetimin kötü olacağını söyledi. Onun dediği mutlaka gerçekleşir, ben yola çıkmak istemiyorum, dedi. Arkadaşları da, biz seni maruz kalacağın bir hayvan saldırısına karşı koruruz, diye ikna ettiler. Onu oluşturdukları bir daire içinde götürüyorlardı. Yolda bir arslan geldi. Arslan, emniyet çemberini dağıttı. Hepsi korkudan kaçtılar. Arslan onların içinde sâdece Utbe'yi arayıp buldu ve parçaladı.
İman, istikâmet, ihlâs, dua, emniyet, güven, sebat, sadâkat, sağlık, afiyet, hizmet, okuma, hayır, sevap, Kur'ân ve sünnet üzere kalınız.