İnsanın yüzünde Cenab-ı Allah’ın Esma-i Hüsna’sı parlayıp tecellî ediyor. En güzel organımız olan yüzümüzde, Cemîl olan Rabbimizin vahdet mührü vardır.
Birlik ve Ehadiyet sikkesi vardır. Vedûd olan Rabbimizin sevgi simgesi vardır. Vechimizde Vahid adı âşikardır ve muhabbet mührü gizlidir.
Yüzün güzelliğinde; Allah’ın sonsuz ilmi, iradesi ve diğer isimlerinin tecellîleri okunup tefekkür edilmelidir. Vechimizde pekçok güzellik vücuhları mevcuttur. Cenab-ı Allah, her insana ayrı bir mühür, ayrı bir imza, ayrı bir nişan, ayrı bir sevgi ve ayrı bir güzellik damgası vurmuştur.
Hiçbir insanın yüzü diğerine benzemez. Ya benzeseydi hâlimiz nice olurdu. Sosyal hayat karışır, sıkıntı ve problemler çoğalırdı. İnsanlar birbirine benzeseydi; hoca talebesini, hâkim suçluyu nasıl ayırd edecekti? Adalet nasıl sağlanacaktı?
“Bütün insanlarda, biri tevafuk, diğeri tehalüf olmak üzere, iki cihet vardır. Tehalüf [İnsanların birbirlerine benzememesi] ciheti Sâniin muhtar olduğuna, tevâfuk [Bütün insanlarda yüzün olması] ciheti ise Sâniin Vâhid-i Ehad olduğuna delâlet ederler.” (Mesnevî-i Nuriye, s. 152.)
İşte bu bakımdan sevgili ve şefkatli Nebîmiz (asm), insan yüzü Âdemoğlunun en şerefli uzvu olduğu için, hadislerinde yüze vurmaktan kaçınılması gerektiğini belirtmiştir.
Peygamberimiz (asm) her zaman; hizmetçilerin, kölelerin, zayıfların, fakirlerin, haklıların ve yardıma muhtaç olanların yanında olmuştur. Değil köle, kadın ve zayıfların dövülmesini, hayvanların dövülmesini dahi yasaklamıştır. Hanımını döven erkeği de “Kötü erkek” diye vasıflandırmıştır.
Cevdet Paşa da, “Müslümanlıkta köle almak, köle olmaktır” demiştir.
İman, ihlâs, istikâmet, hak, hukuk, adalet, ümit, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.