“Bize bir nazar oldu,
Cumamız Pazar oldu.
Bize her ne olduysa,
Hep azar azar oldu.”
Evet, bizlere, yani ehl-i iman olan neler oldu?
“Münafıklar veya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar, dost suretine girerek, bazen da talebe şekline girerek, derler ve dedirtirler ki: “Bu da İslâmiyet’e hizmettir, bu da onlarla mücadeledir. Şu malûmatı elde edersen, Risale-i Nur’a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir” gibi birtakım kandırışlarla, sırf o Nur Talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarını çevirip, nihayet Risale-i Nur’a çalışmaya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar. Veyahut da, maaş, servet, mevki, şöhret gibi şeylerle aldatmaya veya korkutmakla hizmetten vazgeçirmeye gayret ediyorlar.”1
Eskiden insanların ekseri az söz söyleyip çok iş yaparlardı. Hatta dünyaca ünlü eserler meydana getirip gurur olmasın diye imza atmazlardı. Şimdilerde ise yukardakilerin tersi olmaya başladı. Çok konuşup bir iş üretemeyenler başkalarının yaptıklarına sahip çıkıyorlar.
Yaptıkları az bir işi/vazifeyi (zaten yapmaları gereken iş) medya vasıtasıyla büyük reklamla çok büyük hâle getirebiliyorlar. Eskiden sadakaları gizli gizli (sadaka taşları vasıtasıyla) verirdik son zamanlarda yaptığımız yardımları reklamlara feda etmeye başladık. Eskiden bulduğumuzla kanaat eder yer, içer ve giyerdik. Şimdilerle markalı giyinmeye ithal yiyecek ve içeceklerin peşinden koşmaya başladık, çoğunlukla.
Maaşlarımız yetip, aynı zamanda tasarruf ta edebiliyorken, şimdilerde kredi kartı ile 2-3 ay sonraki maaşlarımızı kullanmaya başladık. Sonra da özellikle Risale-i Nur talebelerini, “Risale-i Nur’a çalışmaya vakit bırakmamak” gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar. Veyahut da, maaş, servet, mevki, şöhret gibi şeylerle aldatmaya veya korkutmakla hizmetten vazgeçirmeye gayret ediyorlar.”2
Böylece insanlık özellikle de Müslümanlar çeşitli bela ve musibetlerle karşılaşıyor. Bu musibetlerin “…müşterek sebebi, maddiyyunluktan gelen dalâlet fikri idi; hürriyet-i hayvanî, hevanın istibdadı. Hissemizin [Müslümanlara düşen] sebebi, erkân-ı İslâmîde ihmal ve terkimizdi.”3
Bütün bu tür musibetlerden kurtulmanın çaresini Üstad Bediüzzaman şöyle özetliyor: “Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası.”
Dipnotlar:
1- Tarihçe-i Hayat, s. 707.
2- Age.
3- Sözler, s. 800.