"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ölümü sevdiren adam: Bediüzzaman

M. Fahri UTKAN
01 Ocak 2025, Çarşamba
Ölüm nedir? Her canlı doğar belli bir süre yaşar ve ölür.

Yani ölmek için bu dünyaya geliriz. Kaç yıl yaşarsak yaşayalım, nasıl yaşarsak yaşayalım sonunda öleceğiz.

Bazıları için ölüm hiç istenmeyen bir olay-sonuç, bazıları içinse, asıl memlekete dönme sevinci-yolu-kapısı.

Bediüzzaman, hayatı boyunca fikirleri ve yazdıklarıyla bütün insanlık için barış ve huzuru amaçladığı gibi İslam milletinin de sulh ve selametini amaçlamıştır.

Yazdığı Kur’ân tefsiri, Risale-i Nur Külliyatı ile doğru İslâm’ı anlatarak ahirzamanın en büyük belası olan imansızlığa ve ölüm korkusuna engel olmuştur. Bir bakıma ölümü Risale-i Nurları anlayarak okuyanlara sevdirmiştir.

Nasıl mı?

Şöyle; Üstad Said Nursî önce hayatı vereni bize sevdiriyor, sonra da ölümü vereni sevdiriyor.

Meselâ, 20. Mektup, 6. Kelime’de; “Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenâsını düşünüp hüzne düşme. Yalnız dünyevî, ehemmiyetsiz meyvelerini görüp, dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme. Belki o sefine-i vücudundaki hayat makinesi, Hayy-ı Kayyum’a aittir. Masârif ve levazımatını O tedarik eder. Ve o hayatın pek kesretli gayeleri ve neticeleri var ve Ona aittir. Sen o gemide bir dümenci neferisin; vazifeni güzel gör, ücretini al, keyfine bak. O hayat sefinesi ne kadar kıymettar olduğunu ve ne kadar güzel fâideler verdiğini ve o sefine sahibi Zatın ne kadar Kerîm ve Rahîm olduğunu düşün, mesrur ol ve şükret. Ve anla ki vazifeni istikametle yaptığın vakit, o sefinenin verdiği bütün netâic, bir cihetle senin defter-i a’mâline geçer, sana bir hayat-ı bâkiyeyi temin eder, seni ebedî ihya eder.” diyerek hayatı sevdiriyor.

Daha sonra da 7. Kelime’de; “… mevti [ölümü] veren Odur. Yani hayat vazifesinden terhis eder, fânî dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten âzâd eder. Yani hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı bâkiyeye alır. İşte şu kelime, şöylece fânî cin ve inse bağırır, der ki:

Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil; belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır, saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır, yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.”1

Anlaşıldığı gibi hayat ve ölüm bir ikiz varlığa benziyor. Hayat varsa ölüm muhakkak olacaktır. Ölüm varsa hayatlı bir canlı var demektir.

Dipnot: 

1- Mektubat, 20. Mektub, s. 267-268.

Okunma Sayısı: 1065
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı