Sağlıklı, huzurlu ve dengeli bir hayat yaşamanın, organizma ile ilgili esasları sağlıklı bir mutfakla birlikte, yenecek yemeğin ölçü ve miktarıyla da, yakından ilgilidir.
Ölçüsüz ve programsız beslenmenin yol açtığı hastalıklar her geçen gün hızla artmaktadır. Az yemekle doymak yerine, sık aralıklarla ve yemeklerin mideye yığıldığı, doyma hissinin azaldığı oburca bir beslenme tarzının, toplumun bir kesiminde yaygınlaştığı görülmektedir. Ara öğünler ve açık büfe sergileriyle kamçılanan iştahlar sonucunda, sağlıksız Amerikan beslenme mutfağına yönlendirilmektedir. Sofradan doymadan kalkma İslâm prensibi yerine, vücudun ihtiyacı olmadığı gibi, zarar verebilecek maddelerle ve abur-cubur atıştırma denen Amerikan tüketim yollarına yönelerek, toksin deposu endüstri ürünü maddelerle organizmayı yorarak, sağlığımızı elimizle tehlikeye sürüklüyoruz.
“Kalori kısıtlamasının insanlar üzerindeki tesirini araştıran Yale Üniversitesi’ndeki bir çalışmada, insanlarda ılımlı kalori kısıtlamasının sağlıklı yarar- larını doğruladı. CALERIE adlı yaşlanma biyolojisi üzerine yapılan önemli bir çalışma sonucunda, az yemenin faydaları hakkında yazılan detaylı açıklamalarda, özel olarak enerji bakımından insanın yaşlanması, makinenin idealden düşük verimle çalışması demektir. Kalori kısıtlaması bu noktada, verimin düştüğü enerji üretim hattında, yakıt azalınca serbest radikal üretimi de azalmış olur. Serbest radikallerin fazlası zaten DNA, proteinler ve lipitler üzerinde oksidatif (hücrelerin oksitlenmesi sonucu fonksiyonlarını kaybetmesi) hasara yol açarak, yaşlanmayı ve yaşla ilgili hastalıkları hızlandırır. Kalori kısıtlamasında hücrelerin cevapları ise, “Bizler daima yiyecek bolluğunda yaşa- madık. Genlerimizde yiyeceğin kıt olduğu zamanlara dayanmayı bilen ayarlamalar var. Bu yüzden yemek kıtlığını taklit eden ‘az yeme’ ile bu genetik gücümüzü aktive etmeliyiz” anlamına gelmektedir.
Kalori kısıtlaması, otfaji ve hücre yenilenmesini arttırır. Otofaji, hücrelerin kendi zarar görmüş bileşenlerini yıkarak, yenilenmesine imkân tanıyan bir süreçtir. Bu işlem, hücrelerin daha sağlıklı ve fonksiyonel kalmasına yardımcı olur. Otofaji, yiyecek azsa kendi kötü artıklarını ye mantığını taşır. Otofaji, hücrelerin kendi bileşenlerini yıkarak, enerji ve yapı taşları elde ettiği bir süreçtir. Otofaji, aktive olmazsa eski hücre artıklarımızdan kurtulamayız. Kalori kısıtlaması, hücrelerin yaşlanma sürecini etkileyen genlerin ifadesini değiştirerek, yaşlanmayı yavaşlatabilir. Sonuç olarak, henüz o sihirli molekül bulunamadı. Az yemek ömrü uzatır diye hatırlayıp, karın gurultumuzdan gençleştiğimizi anlayarak, yola devam ediyoruz.(1)
Hayatın sağlıklı bir tempoda ilerleyebilmesi için, gelişen bilim nimetinden dikkatle faydalanmaktan geçiyor. Bu düşünce ışığında fonksiyonel tıp bakış açısından, kısaca söz edilmesi yerinde olacaktır. “Kronik hastalıkların izini sürmek için, yeni bir yol gösteren, yeni bir harita kullanmalıyız. Bu haritanın ismi fonksiyonel tıp. Bu sadece risk etkenlerini değil sebebleri, sadece belirtileri değil bütün sistemi tedavi için bir yöntem. Bu yöntemle esasında sadece hastalık tedavi edilmiyor, sağlık programlanıyor. Hastalığı tedaviden ziyade, sağlığı programlamaya önem verirseniz, hastalıklar kendi kendilerine iyileşiyorlar. Hastalıklar sağlığın bir yan etkisi olarak, yok oluyorlar. Kronik hastalık, genlerimiz ile çevre arasındaki etkileşimlerin bir sonucu olarak biyolojimizde ortaya çıkan dengesizliklerden kaynaklanır. Öncelikle bütün sistemimizi altüst eden sebepler (kötü beslenme, stres, toksinler, mikroplar, alerjenler) üzerinde durmalıyız. İçinde yaşadığımız çevrenin etkileri yüzünden, dengesi bozulan biyolojik sistemlerimizin ağ örgüsünü anlamalı ve onunla uyumlu olmalıyız.” (2) Sağlıklı hayat pratiği, bu görüş çerçevesiyle yaşandığın-da, daha sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşanabilmesi için, bizim bu konuya dikkatle odaklanmamızdan geçtiği de unutulmamalıdır. Kalori kısıtlamasının insan sağlığına olan pozitif destekleriyle sağlanan huzurun, “Oruç tutun, sıhhat bulun.” rehberliğindeki emir çerçevesinde, orucun tıbbî hikmetlerinin daha net anlaşılmasını da öğretmektedir.
Bu bilgiler çerçevesinde değerlendirildiğinde, büyüklerimizin yemek kurallarını öğretirken, aşırı yemeyi engellemek gayesiyle söyledikleri “Siz yemeği yiyin, yemek sizi yemesin” ile “yemek senin olmasa da, mide senin değil mi?” unutulmaması gereken öğütlerin manası, yemekteki davranışlarımıza her zaman rehber olmalıdır.
Sağlıcakla kalın.
Dipnotlar:
1) Dr. Ayşegül Çoruhlu, Sofradan doymadan kalk, uzun yaşa. 17-23 Kasım 2023 Oksijen Gazetesi
2) Dr. Mark Hyman, Kan şekeri diyeti, s.44, Pegasus Yayınları 2013