Risale-i Nur kitapları 1956 yılında mahkeme kararı ile “basılmasında bir sakınca yoktur” dedikten sonra 1957 yılında Latin harfleriyle matbaalarda basılmaya başladı.
29 Aralık 1959 yılında 5050 adet Sikke-i Tasdik-i Gaybî kitabı doğuş matbaasında basıldı. Eserler daha matbaada iken emniyet güçleri tarafından baskın yapılarak kitaplar toplatıldı ve yakılmak üzere adliye kömürlüğüne götürüldü. Durumun kanunlara aykırı olduğunu söyleyen Said Özdemir ayrıca savcıya, “Bu kitapların içinde Allah kelâmı var, hadis-i şerifler var. Bu kitapları yakarsanız size de zararı olur. Gelin bu kitapları bize teslim edin” dedi. Savcı, “yakacağız” diyerek konuyu sert bir şekilde kapattı. Said Özdemir, “Binlerce lira zarara uğrasak bir ehemmiyeti yok ama bir tane bile Risale-i Nur kitabının imha edilmesi gadab-ı İlâhîyi celp eder, musibetler yağmur gibi yağar, masumlara yazık olur” dedi. Bu durumu kabullenmeyen Nur talebeleri “kitaplar yakılmamalı” diyerek çözüm aramaya başladı.
Zübeyir Gündüzalp ve diğer Nur talebeleri yapılan görüşmeden sonra kitapların adliyenin kömür deposundan kaçırılmasına karar verdiler. Fevzi Allahverdi, Mehmet Kaya, Mustafa Türkmenoğlu ve birçok Nur talebesi kitapları kurtarma işinde görev aldı. Görevlendirilen Said Özdemir kömür deposunda görevli kaloriferciyi bularak ona, “Bu kitapları yakarsan sana da zarar var. Burada Allah kelâmı var” deyince kaloriferci “Ne yapayım?” dedi. Said Özdemir, “Sen kömürlük kapısını açık bırak, biz kitapları oradan alırız” dedi. O gece Zübeyir Gündüzalp ve yaklaşık on beş Nur talebesi kutulardaki Sikke-i Tasdik-i Gaybî kitaplarını kiraladıkları depoya kamyonla naklettiler.
Kısa bir müddet sonra depo bekçisinin bir arkadaşıyla kavgası sebebiyle polise ihbar edildi. Bekçinin sıkıştırılması sonucu kitapların kaçırıldığı deponun yerini söylendi. Polisler kitapların olduğu depoya baskın düzenlediler. Polisler kitapları tekrar kamyona yükleyip adliye kömürlüğüne geri getirdiler.
Zübeyir Gündüzalp, Said Özdemir’e “İkinci bir operasyon yapacağız kaloriferciye söyle kapıyı açık bıraksın kitapları tekrar oradan alacağız” dedi. Said Özdemir kaloriferciye gitti “Kapıyı açık bırak” dedi. Kaloriferci o gece kapıyı açık bıraktı. Gece yarısından sonra Zübeyir Gündüzalp ve on beş Nur talebesi kömürlük deposuna girdiler. Başta Mustafa Türkmenoğlu, Said Özdemir ve diğer Nur talebeleri kutulardaki Sikke-i Tasdik-i Gaybî kitaplarını hep birlikte adliyenin arka kapısından arabaya taşıdılar. Her an polis gelebilir kaygısıyla herkes hızlı hareket etti. Birinci sefer kitaplar kamyona taşındı. Sonra kamyon kimsenin görmeyeceği tenha bir yerde sakladı. Daha sonra ikinci defa adliyenin arka kapısına bir dolmuş getirildi. Bu defa daha hızlı davranılarak kitaplar dolmuşa taşındı. Son kitap kutusu da dolmuşa taşınınca dolmuş hızlı bir şekilde oradan ayrıldı. Bir müddet sonra dolmuş kamyonun olduğu yere getirildi ve kitap dolu kutular dolmuştan kamyona yüklendi.
Nur talebeleri o gece yakılacak kitapları kurtarmanın sevincini yaşıyordu. Herkes mutlu ve huzurlu bir şekilde evine dönerken kitap dolu kamyon Eskişehir Çifteler’de bir samanlığa saklanmaya götürüldü.
Kaynak:
Taha Çağlaroğlu, Suyu Taşıyan Nehir
Said Özdemir, s. 103-104.