Her çağın kendine özgü zorlukları var. Bizim çağımızın belki de en büyük sınavı, teknolojinin nimetleriyle birlikte gelen hareketsizlik.
Atalarımız hayatta kalabilmek için her gün kilometre kilometre yol kat ederken, biz şimdi en fazla ekran başından ekrana geçiyoruz. Peki ya insan bedeni? O hâlâ binlerce yıldır süregelen o dinamik yaşamın özlemini çekiyor.
Günümüzde amelî işleri giderek makinelere ve robotlara bırakırken, zaten oldukça hareketsiz olan yaşama tarzımızın daha da durgunlaşacağı aşikâr. Atalarımız hayatta kalabilmek için hareket etmek zorundaydı, oysa biz mecburiyetten uzaklaştıkça hareketi terk ettik. Bu durum insan fıtratına uygun değil.
Tarımın endüstrileşmesi ve veriminin artmasıyla üretim o kadar çoğaldı ki, ucuz ve bol kalori herkesin erişimine açıldı. İnsanoğlu şimdi hem fazla kalori alıyor hem de çok az hareket ediyor. Âdeta dış bir düşmana gerek kalmadan kendi sonunu hazırlıyor. Akıllı olan insan, yaratılışına uygun şekilde az yiyip çok hareket etmelidir.
Bu konuda Bediüzzaman Said Nursî mükemmel bir örnektir. Kendisi iki saatlik bir çalışma için 2-3 saatlik mesafeyi kitaplarını sırtında taşıyarak yürüyerek gider ve gelirdi. Bunu kesinlikle vakit kaybı olarak görmüyor, bilakis hareketin, yük taşımanın, tırmanmanın, değişik mekânlarda bulunmanın ve açık havada gezmenin çalışma kadar kıymetli olduğunun farkındaydı.
Bugün bilimin tavsiye ettiği hareketlerin neredeyse tamamını Bediüzzaman zaten yapıyordu. Sağlık konusunda da bir imam mesabesindeydi. Yeni dünyada sağlıklı kalmak istiyorsak, fıtratımıza uygun davranmalıyız.
Zira “zahmet olmadan rahmet olmaz” düsturu burada çok anlamlı. Bir uzvun rahatı çalışmak ve mücadele etmektir. O uzvun çalışmaması ise kaybolmasına yol açar. İngilizce bir deyimle söylersek: “Use it or lose it” (Kullanmazsan kaybedersin).
Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için Michael Easter’ın “Konfor Krizi” ve Peter Attia’nın “Outlive” kitapları tavsiye edilir.
Unutmayalım ki, hayat hareket demektir. Her adım, her çaba, her yük taşıma eylemi aslında sağlığımıza yapılmış sessiz bir yatırımdır. Teknolojinin kolaylaştırıcı imkânlarından faydalanırken, atalarımızdan miras aldığımız hareket kültürünü de yanımızda taşımalıyız.
Bediüzzaman’ın hayat felsefesi bize gösteriyor ki, zahmet olmadan rahmet de olmaz. Bedenimiz çalışmak, zorlanmak ve hareket etmek için yaratılmıştır. Şimdi sizin seçiminiz: Ya fıtratımıza uygun yaşayacağız ya da teknolojinin âtıl bıraktığı bir nesil olarak tarih sayfalarında kalacağız.
Az yiyin, çok hareket edin. Çünkü sağlık, size emanet edilen en değerli hazinedir.