"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Niçin okuyorum?

Numan Asaf
21 Ocak 2025, Salı
Hayat bir bahar sabahı kadar gençti, yaşım henüz on altılarda.

Ama ruhum, fırtınalı bir denizde savrulan yaprak misaliydi. İnançsızlığın karanlık girdaplarında çırpınıyor, hakikatin kıyılarına ulaşmayı ümitsizce arıyordum. Derken, bir ışık belirdi ufukta: Risale-i Nur. Ve o andan itibaren, varlığın perdesi aralanmış gibi oldu; her şey bambaşka bir derinlikle görünmeye başladı. 

Gözlerimin gördüğü her varlık, kendi sessiz diliyle bir Yaradan’ın varlığını haykırıyordu. Dağların sükûnet dolu heybeti, denizlerin huzur veren dalgaları, bir yaprağın ince damarlarında saklı sanat… Hepsi, görünmeyen bir kalemin izlerini taşıyor ve varlıklarının anlamını birer birer fısıldıyordu. Bir çiçeğin zarif rengi, bir yıldızın sonsuzluğu çağrıştıran ışığı, bir damlanın derinliklerinde saklı hikmet, her şey, kendini aşan bir hakikatin yankısıydı. 

Âlem, kocaman bir kitabın sayfaları gibi önümde açılmıştı. Her harfi, sonsuz bir kudreti ve hikmeti işaret ediyordu. İşte Risale-i Nur, bu kitabı okumam için bana sunulan bir anahtar oldu. Artık kâinat, sessiz bir boşluk değil, sonsuz bir hikmetin dillendiği bir saraydı. Her varlık, Allah’a açılan bir pencereydi. Ve o pencereden bakarken, kalbimde tarif edilmez bir huzur doğuyordu. 

Risale-i Nur yalnızca bir metin değildi; o, çağımızın karanlıklarına ışık tutan, insanın aklını ve kalbini aynı potada buluşturan bir aydınlanma davetiydi. Üstad Bediüzzaman’ın kaleminden dökülen hakikatler, ruhun özlemle beklediği ilhamı taşıyor, insanın hem aklını hem de kalbini doyuruyordu. Böyle bir hazineye sırt çevirmek, zenginlikler içinde yoksulluk çekmek değil miydi? 

Bugünün maddeci ve nihilist felsefesinin insan ruhunu bir boşluğa sürüklediği, ahlâkî yozlaşma ve çaresiz arayışların kaotik atmosferinde, Risale-i Nur modern çağın yaralarını saran sağlam bir siper, emin bir liman oldu hep. 

Çağın ruhsal buhranlarına ve aklın cevapsız kalmış sorgularına çözüm sunmak için dile getirilmiş, nadide eserler olarak mücerret hakikatleri müşahhas temsil yöntemiyle hem ilmî, hem de manevî bir derinlik sundu. 

Bir entelektüelin vazifesi, yalnızca okumak değil, hakikati aramak ve bulduğu yerde ona sımsıkı sarılmaktır. Risale-i Nur’dan uzak bir entelektüellik, köklerinden kopmuş bir ağaç gibi ne kadar ayakta kalabilir ki? Bu mahrumiyet, bir ihmalkârlığın değil, bir kayboluşun ifadesidir ve neticesi büyük kayıptır.

Bunun için olsa gerek; okuyor olmamın sebebi...

Okunma Sayısı: 209
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı