"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tahtakurusu

Misbah ERATİLLA
29 Aralık 2024, Pazar
İnebolulu 15 Nur talebesi aynı hücrede yirmi dört saat sorguya çekildikten sonra tevkif edilerek bir odaya konulur.

Sonra her hareketleri takip edilerek Ankara’ya bildirilir. Bir süre sonra içişleri bakanı Hilmi Uran “Bu kadar vatan haini İnebolu’dan nasıl çıkar? diye merakından İnebolu’ya gelir. Üç ay sonra İnebolu Cezaevi'nde kalan Nur talebeleri Denizli Cezaevi'ne sevkleri yapılır.

Denizli Cezaevi farklı şehirden getirilen Nur talebeleri ile doludur. Durumları ne olacak diye bir bekleyiş başlar.

Her sabah olduğu gibi bu sabahta Mehmet Gönen mahpuslara sabah namazımızı cemaatle kıldırır. Namazdan sonra; kimisi yatağında yattı, kimisi bir şeyler dikti, kimisi temizlik yaptı, kimisi de çorba pişirmek için mangalı yaktı.

Birden kapıların zilleri çalınca bütün mahpuslar, kapılara doğru koştu, koridora ne var ne yok bakmaya başladı. “Tahtakurusu geliyor!” diye sesler duyuldu. Hapishane Müdürün lakabı tahtakurusuydu. Hangi koğuşa gideceği merakla beklenirken Ahmet Nazif Çelebi’nin koğuşuna geldi. İçeri girdiğinde namaz yeni bitmişti. Herkes ayağa kalktı. Tahtakurusu, Ahmet Nazif’in de olduğu Nur talebelerin yanına gitti. Ona “Buyurun” dediler. Tahtakurusu: “Bu hoca geldi geleli benim huzurum kaçtı. Bazı namaz vakitlerinde camide görülüyor. Bir değil, iki değil, üç değil, bana telefonlar geliyor. Bak bu gece mübarek kandil gecesi. Bütün karakolları akşamdan dolaştım, tembih ettim. Kapıları, kilitleri kontrol ettim. Hatta Hoca Efendinin penceresinin altına iki tane jandarma koydum; ben bunu yakalayıp göreyim diye tedbir aldım. Nihayet sabahleyin yorgun argın eve gittim uzanmıştım ki telefon çaldı. Telefona baktım. Savcı, pürhiddet bana bağırıyor; “Seni astıracağım herif, mahvettin beni perişan ettin” diyordu. “Ne oldu efendim?” dedim. “Yine hocayı salmışsın. Bak burada üç tane şahit var, hocayı yine camide görmüşler” dedi. Tahtakurusu: “Bittim, bunca yıldır memurum çoluk çocuğum var, ne olacak benim hâlim bana bir çare bulun” diye ağlamaya başladı.

Ahmet Nazif hemen yatağın kenarından geriye çekildi, sırtını duvara verdi. Cebinden bir kâğıt çıkardı ve müdür ne dediyse aynısını yazdı. Bir kibrit kutusunun içine koydu ve Âdem diye birine götürsün diye verdi. Âdem kibrit kutusunu bir çocuğa, çocuk da Bediüzzaman’a verdi ve koridorun başında cevabî yazıyı bekledi. Kısa bir süre sonra Âdem kibrit kutusundaki cevabî yazıyı aldı Ahmet Nazif’e verdi. Cevabî kâğıtta: “Kardeşim Nazif, pusulanı aldım, güldüm. Ben on beş yirmi gündür hastayım hem de çok güçsüzüm. Bu kadar demir parmaklıklar arasından ben nasıl geçeceğim, nereden atlayacağım. O cami bir saatlik bir mesafede, ben oraya nasıl gider gelirim? Bu olsa olsa şudur: Cenab-ı Hak ehl-i imana üç yüz müekkel melâike tayin etmiştir. Bu melâikeler; o mü’min kul için müteaddid yerlerde, aynı zamanda, aynı kıyafette; mesela Mekke’de, Medine’de görünür. Aynı saatte müteaddid yerlerde ibadet yapar, o mü’mine sevabını bağışlarlar. Bunun böyle olmak ihtimali vardır. Bu benim şahsıma ait değildir. Her mü'min için olur” diye yazdı.

Kaynak: 

Ömer Özcan- Ağabeyler Anlatıyor-2

Okunma Sayısı: 2266
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İhsan Pilatin

    29.12.2024 10:25:45

    Allah razı olsun Hocam. Rabbim kaleminize güç versin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı