Birçoğumuz farkındayız ki, başta iman, ibadet, ahlâk, ukubat (cezaî müeyyideler), adalet, hak, hürriyet, cihad, belâ, musibet, tuzak, iyilik ve şer ve her şeyle imtihan ediliriz. Başımıza türlü türlü haller, belâ ve musibetler gelir.
Şaşkınlık, yılgınlık ve ümitsizliğe düşmemeliyiz asla! Farkına varmalı ve kendimize çeki düzen vermeliyiz. Zira, biliriz ki, “Yeis mâni-i her kemaldir (tekamüle, gelişmeye engeldir).1
Çağın tabibi herkesin ümitsizlik hastalığına yakalandığı; kıyameti beklediği bir devrede ümide, şevke, coşkuya, gayrete, “el-emel”e sarılarak tedavi edilebileceğinin yollarını gösterir. Kesin deliller ortaya koyarak istakbalde Kur’ân hakikatlerinin hâkim olacağını haykırarak ümit aşılar. Doğru söyleyen tarihi şahit göstererek; Müslümanların İslâmiyete sarıldıkları zaman ilerlediklerini, ilimde, teknikte, hukukta, sanatta, mimaride şaheser harikalar ortaya koyduklarını, mutlu ve huzurlu toplumlar oluşturduklarına dikkat çeker.
Öyle ise, “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz!”2 rahmet ve berâhin-i katıa kılıncını kuşanıp hizmet meydanına çıkmalıyız. Yeis, sonsuz olan rahmet-i İlâhîyi de nakıslıkla suçlamak demektir! O’nun sonsuz gücüne, yardımına, sevgisine, esirgeyicilik ve bağışlayıcılığına güvensizliktir. Yani, ümitsiz adam-kimbilir bu hastalığın saiki ve ızdırabıyla-ümitsizliğiyle şöyle demek istemektedir: “Ya Rabbi! Öyle battım ki, Sen bile kurtaramazsın!”
Yeisi yok edecek yardımcı kuvvet olarak tevekkül, sabır, sebat, kadere, âhirete imanı aşılayarak, “Tembellik zindanına ve ümitsizliği” yok eder. Ayrıca, bu zindana düşüşümüzün psikolojik tahlilini yapar, Kur’ânî şevk ve enerjiyi, çağdaş bir yaklaşımla sunar. Bir mü’min şevk ile şu hizmet, faaliyet ve hareket sahasına çıktığı vakit, önce “yeis” yolunu keser. Hayatın bir faaliyet ve hareket olduğunu, şevkin ise onun bineği olduğuna işaret eder.
Ümitsizlik hastalığını karşı, “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz!”3 meâlindeki ayetin kılıcıyla karşı koymamız ve ümitsizliğin kellesini uçurmamız işten bile değil!
Dipnotlar:
1-Divan-ı Harb-i Örfî, s. 64.
2-Zümer Suresi, 53.
3-Münazarat, s. 136.