Bir okuyucumuz, “Müstebit, zorba sistem mi, yoksa Şeriatın getirdiği hürriyet, meşveret, meşrûtiyet, cumhuriyet, demokrasiyi mi tercih etmeliyiz?” (11.01.2025 tarihli yazımız) üzerine, “Şeriatın neresinde demokrasi var, nerde demokrasiyi emretmiş?” diye sordu.
Yüce Rabbimiz bizi bu dünyaya imtihan olmaya göndermiş. İmtihan hür irade ile olur. Bizde tecelli eden Mürîd, Fail-i Muhtar ve Mukaddir gibi Esmâsı da hürriyeti gerektirir. Kadere imandaki “cüz’i ihtiyarî/hür irade”, mes’ul olduğumuz hususlarda şahane serbest olduğumuzun delilidir. İşte, bundandır ki, “Hürriyet imanın hassasıdır [özelliğidir].”1
“Şeriatın neresinde demokrasi var?” suâline gelince: “Meşrûtiyet-i meşrûâ, [dine, şeriata uygun meşrûtiyet, demokrasi] ‘Veşavirhum fil-emri/Ve işlerde onlarla istişare et, veemruhum şûra beynehum/Onların aralarındaki işleri istişare iledir.’2 âyet-i kerîmelerinin tecellîsidir ve meşveret-i şer’iyedir.”3 [Şeriata uygun ve hükmün eksere göre verildiği meşverettir].
Meşrûtiyet hukûka, anayasaya, kanunlara uygun olan ve sultan, halife, kralın başkanlığında, meşveretle karar veren meclis, şûra, parlamenter sistemdir. Demokrasi ise, devlet başkanını halkın seçtiği ve seçilenlerin yetkilerinin anayasa ve seçilen meclis tarafından sınırlandırıldığı yönetim biçimidir. Yani, meşrûtiyet, demokrasi demektir!
Tartışılan nokta, “meşrûtiyet=demokrasi” kelimesidir. Meşrûtiyet kelimesi İslâmca, aynı mânâya gelen ve güncel ismi “demokrasi” Yunanca’dır. Ama, “Rûh-u meşrûtiyet [demokrasinin ruhu, özü], şeriattandır; hayatı da ondandır.”4 “Asıl, Şeriatın meslek-i hakikisi [gerçek yolu, metodu, sistemi], hakikat-ı Meşrûtiyet-i meşrûâdır [İslâm’ın öngördüğü meşrutiyet, demokrasidir]. Şahıs ve zümreye dayalı baskıcı, zorba, despot yönetim biçimi “İstibdat; zulüm ve tahakkümdür.”5 “Muâmele-i keyfiyedir, kuvvete istinad ile cebirdir, rey-i vâhiddir [tek görüşü dayatmadır].”6 “Meşrûtiyet [demokrasi ise], adalet ve Şeriattır.”7
Ve keza Bediüzzaman, “Meşrûtiyeti [bugünkü anlamıyla demokrasiyi] herkesten ziyade Şeriat [din-İslâmiyet] nâmına alkışladım. […] Delâil-i Şer’iye ile [İslâmî delillerle, esaslarla] kabul ettim. Başka medeniyetçiler gibi taklidi ve hilâf-ı Şeriat [Batı’dan geldiği için takliden ve İslâmiyete aykırıdır şeklinde] telâkki etmedim. Ve Şeriatı rüşvet vermedim.”8 der ve ekler: “Meşrûtiyet, hâkimiyet-i millettir. Hükûmet hizmetkârdır.”9 Meşrûtiyetin demokrasi olduğunu ve sahip çıkılmasını ister: “Meşrûtiyet ve kanun-u esasî işittiğiniz mesele ise, hakikî adalet ve meşveret-i şer’iyeden ibarettir; hüsn-ü telâkki ediniz. Muhafazasına çalışınız.”10
Dipnotlar:
1-Münazarat, Enst./inter., s. 59.; 2-Âl-i İmran Suresi, 159., Şûra Suresi, 38.; 3- Münazarat, s. 23.; 4-Age., s. 38.; 5-Divan-ı Harb-i Örfî, s. 23.; 6-Münazarat, s. 22.; 7-Divan-ı Harb-i Örfî, s. 23.; 8-Age., s. 22.; 9-Münazarat, s. 79.; 10-Divan-ı Harb-i Örfî, s. 21.