Bir kardeşimiz, “Müslümanları maddî cihette orta çağda durduran altı hastalıktan ikincisi ‘Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi’ meselesini açabilir misiniz?” diye sordu.
Sözlükte doğruluk, dürüstlük olan sıdkın terim mânâsı, “Hakikati konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak, vaadine sadakat göstermektir “Doğru, düzgün, dengeli, sabit ve kararlı olma, doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşamaktır. Ve, “Dinî ve ahlâkî hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşırılıktan sakınma, Allah’a itaat edip Hz. Muhammed’in sünnetine uyma.”1 demektir.
Sıdk kelimesi Kur’ân’da -mecaz dahil- on beş yerde geçer. Üç âyette “doğru sözlü” anlamında sâdık, elli kadarında çoğul şekilleri (sâdikun, sâdikın, sâdikat), altmış kadar âyette aynı kökten çeşitli fiil ve isimler yer alır.
Kezâ, Kur’ân’da meâlen, “Ey inananlar, Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin”2 “Doğrularla beraber olun”3 “Emrolunduğun gibi dosdoğru hareket et.”4 diye emredilir. Doğruluk, dürüstlük ders ve eğitimini Kur’ân ve Resulullah’tan (asm) alan hakikî bir Müslüman, her hal ve şartta tam bir sıdk, ihlâs, sadakat ve istikamet üzeredir. Maddî-mânevî, siyasî hiçbir güç, makam, yüklü teklif, konjonktürel hal onu doğruluktan ayırmaz!
Çünkü, “Fıtrat-ı beşeriyede, yalana yalan demek bir meyl-i arzusu vardır. Sahabeler ise sıdk ve doğruluk için, can ve mal ve peder ve vâlidelerini ve kavim ve kabilelerini feda edip, sıdk ve hak için fedai”5 olan sahabeleri örnek alır.
O zaman niçin çevremiz yalancı, çifte standartçı, sözünde durmayanlarla kaynıyor? İnandığımız Kur’ân baştan başa doğruluk, dürüstlük hakikatleriyle bezeli olduğu halde, sıdkın ölmesinin sebebi nedir? “Çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmiş”, “yalancı, gaddar, menfaat üzerine dönen canavar siyaset”, doğruluk ve dürüstlüğü öldürmüştür!
“Dalkavukluk ve tasannu’ (sun’ilik), alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sâni’-i Zülcelal’in kudretine iftiradır.”6 “Biz ki hakikî Müslümanız; aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz.”7
İngiliz filozof, hukukçu, bilim ve devlet adamı ve yazar Francis Bacon (22 Ocak 1561 - 9 Nisan 1626); “Yalancı, Allah’a karşı gelen, fakat insanlardan korkan bir ahmaktır” der.
Yalancı hem kendine hem âilesine hem toplumuna zarar verir.
Dipnotlar:
1-https://islamansiklopedisi.org.tr/istikamet; 2-Ahzâb Sûresi, 70.; 3-Tevbe Suresi, 119.; 4-Hûd Suresi, 112; 5-Mektubat, s. 121.; 6-Asar-ı Bediiyye, s. 374.; 7-Divan-ı Harb-i Örfî, s. 39