Baharın müjdesi görünmeye başladı.
Bahçemdeki can eriği, nektarin, hele üzerinde turuncu renkli tatlı ballı meyveleri varken filiz sürüp çiçek açmaya başlayan portakal ağaçlarımız İsrafil’in borusunun sesini duymuş gibi hepsine bir anda gelen gizli bir emir tahtında bayramlıklarını giymeye başladılar. Bu ağaçların hammaddesi toprak olmakla beraber her biri farklı şekil, renk, tad ve kokudan oluşan binlerce meyveleri bir anda üretmeye başladılar. Bu meyveleri aklı, fikri, ilmi ve iradesi olmayan ağaçlara verecek olursak bunu ne ile izah ederiz? Etrafındaki topraktan yüzden fazla elementi ayrıştırıp, ihtiyacına göre miligram gibi hassas ölçülerde alıp dal uçlarında yavruları hükmündeki meyvelerine manevî asansörler ile ulaştırmasını nasıl izah edebiliriz?
Hele o meyvelerdeki farklı farklı tadları, kokuları, harika şekilleri, göz alıcı renkleri, her birine dercedilen insanların ihtiyacı olan besinleri o ağaçlara verebilir miyiz?
Sahi siz hiç bu meyve fabrikaları hükmündeki ağaçları hammadde toplamak için dolaştığını gördünüz mü? Bu nasıl bir fabrika ki lazım olan maddeler o fabrikaların malzeme kapısı hükmündeki köklerin uçlarında yağmur suları ile eritilip taşınarak hazır edildiğini biliyor musunuz? Yani bu ağaçlarda nasıl bir kuvvet ve irade var ki sözü toprağa ve yağmura da geçiyor? Hele gök gürültülü yağmur yağışlarında azot bileşiklerinin yağmur damlaları ile onları sulayıp beslemesini hangi tesadüfe veya tabiata havale edebilirsiniz?
Yaz mevsiminde olgunlaşıp, tadlandıktan sonra afiyetle yediğimiz, hatta bir daha dirilmemek üzere dişlerimizle iyice çiğneyip ezdiğimiz, mide ve bağırsaklarımızda asit ile iyice ham olup, ne renginden, ne şeklinden, renk, tad ve kalmayacak şekilde eriyip posasını da dışkı olarak attığımız bu meyveler yeni baharda yeniden çiçekler ve meyveler halinde dirilmesine ne diyeceğiz?
Ölüler diriliyor!