2023 Kahramanmaraş depremleri ya da 6 Şubat depremleri adıyla tarihe kaydedilen depremler, 6 Şubat 2023’te dokuz saat arayla meydana gelen iki büyük depremi tarif ediyor ve bu depremlerden neredeyse Türkiye’nin yarısı etkilenmişti.
O gün de başka felaketlerde olduğu gibi ilk saatlerde hadisenin büyüklüğü tahmin edilemedi ya da kamuoyuna açıklanmadı. 50 ölü, 100 ölü derken ilerleyen saatlerde facianın büyüklüğü yavaş yavaş ortaya çıktı. Sonrasında millet maddî ve manevî anlamda depremzedeye el uzatmak için gayret sarfetti. Maalesef başka zamanlarda da şahit olunduğu üzere ‘bürokrasi’ işi ağırdan aldı ve beraberinde başka tartışmalar da yaşandı. Bazı bölgelere yardımların ulaşması gecikti, bazı bölgelerde de yardımlar başka ellere geçti ya da istismar edildi. Hatta bazı çadırların para ile satıldığı şeklinde iddialar ortaya atıldı. Bazı memurlar yardımları yerlerine ulaştırmadı diye hâkim önüne bile çıktı. Depremzedelere yardım ulaştırmak için başka şehirlerden ve yurt dışından insanlar gelirken; bir yandan da bir çorbayı piyasa fiyatının 10 katına satmak isteyenler de zuhur etti.
Bütün bu tartışmalar depremlerde sadece şehirlerin ve binaların değil ahlakın da yıkıldığını ortaya çıkarmış oldu.
Bu ve benzeri afetlerin meydana gelmesi mümkündür, ancak tedbir alınmaması ve sonrasında yapılan resmî açıklamaların kısa sürede unutulması insanları üzüyor. İstanbul’u da etkileyen “Marmara Depremi” sonrasında Türkiye’yi idare edenler “İstanbul’u yıkıp yeniden yapacağız” diye söz vermişlerdi. Bu sözlere karşılık, “Yarısını yıksanız da razıyız” cevabı verilmiş ancak aradan bunca zaman geçtiği halde depreme karşı gerekli tedbirlerin alınmadığı görüldü. Allah muhafaza etsin, İstanbul için sürekli ‘deprem tehlikesi var’ denildiğine göre İstanbul’un buna hazır olduğunu söyleyebilen var mı?
Kahramanmaraş ve çevre illeri yıkan depremin yıldönümü geldi ve Türkiye’yi idare edenler yine “Şehirlerimizi süratle depreme dayanıklı hale getirmek dışında bir seçeneğimiz bulunmuyor” benzeri beyanlarda bulunuluyor. İyi de aradan bunca zaman geçtiği halde tek başına iş başında bulunan bir iktidarin, bir ‘siyasî irade ve idare’nin şimdiye kadar tedbir alması gerekmiyor muydu? Mevcut eski binaların yıkılıp yerlerine yenilerinin yapılmış olmasıyla gerekli tedbirler alınmış oluyor mu?
Ne yazık ki bu yönde açılan kampanyalar köklü bir tedbir almayı değil, daha ziyade ‘rant’ anlayışına hizmet ediyor. İstanbul’un çoğu ilçesinde binalar yenileniyor ama bu iyi bir şehir planlaması anlayışıyla değil, ‘eskiyi yık-yenisini yap’ şeklinde oluyor. Mutlaka bunun da faydası var ama bu çalışmalar “İstanbul’u yıkıp yeniden inşa edeceğiz” sözünün yerine getirilmesi anlamına gelmiyor.
Sadece İstanbul ve sadece deprem felaketine karşı değil, mümkün olan her türlü felakete karşı imkân dahilinde olan her türlü tedbiri bugünden almak mecburiyetindeyiz. Vesselam.