"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hacı, sabır!

Faruk ÇAKIR
27 Şubat 2025, Perşembe
Umre ve bilhassa hac ile ilgili konular her zaman ilgi çeker.

Öyle olması da işin tabiatı gereğidir; çünkü bahsedilen yerler 'mukaddes beldeler’dir ve merak uyandırır. Yüzbinler ve bazen de milyonlarca insanın aynı anda dua etmesi, tevbe etmesi, Yaradanına el açması elbette mühim bir hadisedir.

İslâm âleminin bilhassa idarecilerden kaynaklanan 'kötü hal'e rağmen halen 'ayakta olması'nın 'mukaddes beldeler'de yapılan hâlisâne dualar sayesinde olduğunu söylemek her hâlde abartı olmaz. Kâbe'de gerek tavaf esnasında ve gerekse başka vakitlerde gözyaşı dökerek dua eden 'beli bükülmüş ihtiyarlar'ın duaları bereketiyle İslâm âlemi 'yıkım'dan kurtulmuş demek mümkün.

Kâbe ve tavaftan söz açıldığında her zaman için 'çok kalabalık' tabiri kullanılır. Elbette hac mevsimi kalabalığın zirveye çıktığı vakitlerdir, ama son zamanlarda değişen şartlar sebebiyle umreye gidenlerin de hacılar kadar kalabalık olmaya başladığı söylenebilir. Herkesin dilinde, "Bu sene gibi, bu vakitler gibi kalabalık görmedik" sözü var.

7'den 70'e her milletten insanın geldiği böyle bir mekânda tertip ve düzeni sağlamak elbette kolay değildir. Bununla birlikte bazı küçük adımların atılmasında fayda vardır ve bu adımlar gerek hacıları ve gerekse umreye gidenleri rahatlatabilir.

Bilindiği üzere Kâbe'yi ziyarete gidenlerin en çok sıkıntı çektiği noktalardan biri ulaşımdır. Şu an için bu, büyük ölçüde 'otel bölgeleri'nden hareket eden servislerin 'aktarma noktaları'na gelmesi ve buradan tekrar servislerle 'Kâbe'ye yakın' bir noktaya ziyaretçilerin taşınması şeklinde olmaktadır. Acaba bu aktarmanın birini ortadan kaldırıp, aynı zamanda otobüsler yerine tren hatları kurulamaz mı? Günün belli saatlerinde otobüslere binmek iyice zor oluyor. İstanbul'da yaşayanlar bilir, Mekke'deki servis otobüslerindeki yoğunluk 'metrobüs'leri aratmıyor.

Ziyaretçilerin en çok sıkıntı çektiği noktalardan biri de 'Kâbe-i Muazzama'ya giriş kapılarının çok sık ve biraz da ilgisiz olarak değiştirilmesidir. Bir gün girdiğiniz kapıdan ikinci gün giremeyebiliyorsunuz. Bu noktada idareciler haklı olabilir, ama umrecilerin bunu anlaması kolay olmuyor. Şu an için devam eden inşaat çalışmaları da bunu mecbur kılıyor olabilir.

Önemli bir nokta da, 'kaybolma' meselesidir. Gerçi şu çok bilinen bir hadisedir: "Kâbe'de kimse kaybolmaz, kaybolan kimse de bulunamaz." Evet, kimse kaybolmaz, ama iki kişinin birbirini bulması da kolay değil. Acaba belli yerlere "buluşma noktası" kurulamaz mı? Aynı şekilde kapı isimleri ve diğer bilgilendirme levhalarının sadece Arapça ve İngilizce yazılıyor olması da belki bir eksikliktir. Niçin 10 ya da 15 dilde bilgilendirme levhaları olmasın? "Kardeşim, Müslümanlar Arapça öğrensin" diyenlere bir şey diyemeyiz, ama Türkiye ve dünya gerçekleri bunu tasdik etmez.

Umre bitse de notlar bitmeyecek gibi...

Burada sık tekrarlanan bir ifade ile bitirelim: Hacı, sabır...

Okunma Sayısı: 250
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı