Ehl-i hizmet kardeşlerimize, gerek dahilî gerekse haricî bir hücum yapıldığında onların haklarını savunmak “şahsiyetçilik yapmak, kişilerin peşinde gitmek!” şeklinde lanse edilmesi kabul edilemez.
Öncelikle, kim olursa olsun şu ayetlerin mealine göre herkesin hakkını aramak ve adaletle yaklaşmakla mükellefiz: “Allah için hakkı ayakta tutan, adâletle şahitlik edenler olun...”1 “Bir kavme (topluluğa, millete) olan kininiz, öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin, adaletten saptırmasın.”2 “Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur.”3 mealindeki ayetler herkesin hakkını aramayı ve zalimlerden korumayı emreder.
Keza, Peygamberimiz (asm), “Müslüman Müslümanın kardeşidir; ona yalan söylemez, ihanet etmez, kötülük yapmaz, onu aşağılamaz, kötülük edebilecek birinin eline bırakmaz.”4 buyurmuyor mu? Bu ayet ve hadislerin ışığında Hak ve Adil esmalarını teferruatıyla anlatan Bediüzzaman da, “[İnsan] medenî-i bittab olduğundan, ebna-i cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef [...]”5 olduğunu vurgular. Risale-i Nur, Hz. Ali’nin (ra) ortaya koyduğu “adalet-i mahza, adalet-i tam, adalet-i hakikiye” takip ettiğine göre hiçbir haksızlığa, adaletsizliğe ve zulme duyarsız ve sessiz kalamayız. Zalimlerin “zalimliğini, semavata işittirecek derecede bağıracaksın. Hatta bir tek masum, dokuz cani olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz.”6 diyebilmeliyiz.
Ve “Eğer mü’minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın…”7 mealindeki ayete göre de hareket etmeliyiz. Gayet tabiî ki, bu savaş, “cihad-ı manevi” çerçevesinde ilim ile, fikir ile, kalem ile, kelâm ile hukuk ile adaletle olacaktır!
Şu halde, ehl-i hizmet kardeşlerimizin hak ve hürriyetlerini sebat ve metanetle aramak; takdir, tebrik etmek şahsiyetçilik değil, bize yüklenen farz bir vazifedir! Bütün varlığı ve gayretiyle, hiç çekinmeden ve korkmadan fedakârane hizmet eden kardeşlerimiz takdir etmek, tebrik etmek, teşvik etmek kardeşlik hukukunun gereğidir.
“Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şakirâne iftihar etmektir.”8 ana prensiplerimizdendir.
Dipnotlar:
1-Nisa Suresi: 135.; 2-Maide Suresi: 8.; 3-Hud Suresi: 113.; 4-Buhârî, Mezâlim, 3., vd.; 5-ESDE, Münazarat, s. 218.; 6-Mektubat, s. 309.; 7-Hucurat Suresi: 9.; 8-Lem’alar, s. 278.