Fâtır-ı Hakîm insana, akıl, hâfıza, zekâ, kalb ve hayâl gibi onlarca temel duygu ve yüzlerce his vermiştir. Ve bunları kullanma rehberi ve kılavuzu da göndermiştir.
Duygularımızın en genişi1; en süratlisi2; aklın ve kalbin hizmetçisi, yardımcısı, tasvircisi3, hayâlimiz olmasaydı gerçeklere ulaşamazdık. Ne var ki, kimileri diğer duyguların fonksiyonlarını öğrenmeden hayalin peşine takılır, hayâlperest olur. Hayal, dizginlenemezse “mânâyı katleden” unsurlardan birisi olur.
Hayalperest, fıtrata, tabiat kanunlarına, sünnetullah’a, adetullaha, uymadan, sebeplere müracaat etmeden gelişme, ilerleme ve kalkınmanın mümkün olacağını hayal eder. Halbuki, Allah, bu dünyada sonsuz hikmetiyle sebepleri yaratmış ve sonuçları onlara bağlamıştır. Ahirette ise sebepler olmadan her şey İlâhî kudretle bir anda, zamansız yaratılacaktır. Dolayısıyla dünyada hikmet, ahiret ise kudret galiptir.
“Dünya dârü’l-hikmet ve âhiret darü’l-kudret olduğundan, dünyada Hakîm, Mürettib, Müdebbir, Mürebbî gibi çok isimlerin iktizasıyla, dünyada icad-ı eşya bir derce tedrici ve zamanla olması, hikmet-i Rabbâniyenin muktezasıyla olmuş. Ahirette ise, hikmetten ziyade kudret ve rahmetin tezahürleri için, maddeye ve müddete ve zamana ve beklemeye ihtiyaç bırakmadan, birden eşya inşa ediliyor. Burada bir günde ve bir senede yapılan işler, âhirette bir anda ve bir lemhada inşa”4 edilir.
Bizim işimiz, Allah’a tevekkül edip, yani koyduğu tekvinî ve teşriî kanunlara, sebeplere, adetullaha, sünnetullaha uyduktan sonra sonucu O’ndan (cc) beklemek. Yıllarca sonsuz kudretiyle tarlayı ihya edebileceğini hayal etsek bile hiçbir şey filizlenmeyecektir!
Mânevî, sosyal hadiseler de fıtrat kanunlarına ve hikmete bağlıdır. Hiçbir yerde, “Efelâ hayâluun! Siz hiç hayal etmez misiniz? Hayal edin!” denmez. “Efelâ ya’kılun/hiç akıllarını kullanmıyorlar mı?’5 Efelâ yetedebberûne’/düşünmüyorlar mı?’6 ‘efelâ yetefekkeruun/Hiç tefekkür etmezler mi?”7 gibi kudsî havaleler ile aklı istişhad ediyor [şahit gösteriyor] ve ikaz ediyor ve akla havale ediyor, tahkike sevk ediyor. Onunla, ehl-i ilim ve ashab-ı akla, din namına makam veriyor, ehemmiyet veriyor.”8
Gönül ve ülkeler hayâl ile değil, akıl, ilim, kalem, kelâm ile fethedilir!
Dipnotlar:
1-Sözler, s. 84.; 2-Mesnevî-i Nuriye, s. 57.; 3-Age, s. 100.; 4-Şualar, s. 50.; 5-Bakara Suresi: 44.; 6-Nisâ Suresi: 82; 7-En’am Suresi: 50.; 8-Mektubat, s. 514.