"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anlatım bozuklukları-17 - Şapka Deyip Geçmeyin-36

Nahit TOPALOĞLU
15 Ocak 2025, Çarşamba
Galat Hakkında 1

“Şapka Deyip Geçmeyin” serisine galat mevzûunun dahli nedendir?

Sihirbazların şapkadan tavşan çıkartmaları misâli, bizim şapkadan tavşan değilse de hiç hesapta olmayan mevzular çıkabiliyor. Daha da neler çıkacak kimbilir. Tasavvurumuzda yokken “Sadeleştirme/Sahteleştirme” çıkmış, fakirin 6 şiddetinde hissettiği, 3 şiddetinde bir depreme sebep olmuştum meselâ.

Galat da bu kabilden işte:

Bir yazarımızın yaptığı şapka yanlışı vesile oldu mevzuya. Yapılan bir imlâ sehvinin hikmetini yazara soran Hikmet’in, yazarın yorum köşesindeki cevabında bahsettiği “galat” gerekçesini tatminkâr bulmayıp cevabı bana intikal ettirmesiyle zuhur etti. Yazarımızın, bu tutarsız cevabında galat güzellemesi yaptığını görünce, “Demek ki GALAT konusu işlenmeli.” düşüncesiyle kaleme almıştık.

Özeti şu: Yazıda NEKRE lafzını, hiç kullanılmadığı şekilde hatalı olarak NEKRÂ diye şapkalı yazıyor yazarımız. Hikmet kardeşimiz de yorum köşesinde başka sorular yanında yazara bu imlâ yanlışını da soruyor:

“Ma’rife kelimesinin zıddı ‘nekre’dir. Bu kelime ‘Nekra’ diye de telaffuz edilmekteyse de NEKRÂ şeklinde bir yazım yoktur diye biliyorum. Diyanet İslâm Ansiklopedisine baktım. Orada da NEKRE diye geçiyor kelime. NEKRÂ diye yazmak nereden icap etti? Yazarımız yorum köşesine bir açıklama da bunun için yazarsa aydınlatmış olur.”

Sorunun cevabı basit aslında: “Bir sehiv olmuş. Kelimenin NEKRÂ diye yazılması yanlış olmuştur.” denilmeliydi. Gerçi a’nın şapkalı yazılması, dalgınlıkla olacak şey değil. Çünkü a’yı şapkalı yazmak özel bir gayret gerektirir. Tek bir tuşa basmakla bu harf “â” diye şapkalı çıkmıyor. Bu yazım müşkülâtından olsa gerek, bazı yazarlarımız şapkalı yazmaları gereken kelimelere dahi üşenip şapka koymuyorlar. Durum böyleyken bu yazarımız, şapka koymuşsa “sehven” olmamalı.

Zâten –Yeni Asya’da ve bilhassa Nurlarda– imlâ / noktalama hatâlarının sebep olduğu diksiyon ve mânâ sehivleridir ki, bizi “Şapka Deyip Geçmeyin” yazı dizisine yöneltmişti.

“Yorum gelmiş, soru sorulmuş, tenkit yapılmış mı?” diye arada bir, internet sayfasından kendi yazılarıma bakarım. Üzerinden epeyce vakit geçmiş yazılara bile yorum yazılabiliyor çünkü. Okuyucularımızı buna teşvik de ediyorum. Lehte aleyhte yorumlar yazılması beni ayrıca memnun ediyor. Ben de bazı yazarlarımızın yazılarında dikkatimi çekmiş ifade pürüzleri, sehivler görmüşsem özelden kendilerine iletiyorum. Bâzıları, yazılarındaki sehvi düzelttiriyorlar internet sayfasında. Bir kısmı ise hem düzelttiriyor, hem de teşekkür ediyor.Hattâ düzeltilmiş şeklinin fotoğrafını çekip öyle geri dönüş yapan yazarlarımız da oluyor. Neticede bu iletişim ve gayretler, bir “farkındalık” teşekkülüne vesile oldu, oluyor inşâallah.

Bu tür malumatları aktarmamı “enâniyet tezâhürü” şeklinde yorumlayanlar çıktı. Hattâ galat-ı meşhur düşkünü yazarımız, bu ithâmı, köşeme yazdığı yorumda bir tık öteye taşıyarak “şöhret hırsıyla yanma” bühtanına yükseltti.

Şöhret gibi bir derdim olmadığını hakikaten söyleyebilirim. Lâkin enâniyet meselesine gelince… Hiç de rahat değilim doğrusu. “İnne’n nefse le emmâretün bi’s-sûi illâ mâ rahime Rabbî./Şüphesiz nefis dâima kötülüğe sevk eder; ancak Rabb’im rahmet ederse müstesnâ” Yusuf Suresi 53. Nefsi benim gibi emmâre olanlar da rahat değillerdir şüphesiz.

***

Sanki “Herkes hatâlı yazıyor da –hâşâ- ben istisnayım.” Böyle bir iddiam yok elbet. Fakat tahdîs-i nîmet olarak söyleyeyim, hitâbette değilse de kitâbet hususunda Rabb’im ihsanda bulunmuş. Hâzâmin fazlı Rabbî.

41 yılı geçen edebiyat muallimliğimde talebelerimi hep yazmaya teşvik ettim. Kompozisyon derslerinde, her hafta, mecburî yazdıkları serbest muhtevalı günlük tarzı bir yazıyı, gönüllülük esasıyla okutup vâki pürüzleri imece usulü düzelttirirdim.

Yıllık ödevini edebiyattan almak isteyen talebelerime ise ödev olarak “günlük” yazdırmış ve bu ödevi alan öğrencilerimin günlüklerini belli aralıklarla toplayıp yazdıklarını satır satır okumuş, pürüzlü cümleleri çizip notlar yazarak iade etmiş ve yapılan sehivleri sıfırlamaları için dönem başından sezon sonuna kadar tahşîdat yapmışımdır.

Ali Hakkoymaz kardeşim “Aslında okullara bu bizim yaptığımız gibi günlük okuma dersleri niye konmasındı!” diyor ya. Bilgin Abi’nin günlük defterinden (16). Çok haklı. Tabii günlük okumadan kastı, sayıları pek de fazla olmayan “günlük” tarzı eserleri okutmanın yanında, talebelere yazdırılan günlüklerin Türkçe-edebiyat hocalarınca sınıflarda düzenli okutturulmasıdır, sanırım.

Hakikaten zor tahammül edilebilir bu hassasiyetim neticesi, birkaç yıl peş peşe yıllık ödevini edebiyattan alarak günlük yazan talebelerimin her biri, vasat bir yazardan çok daha güzel bir kalem sahibi olmuşlar, bir kısmı ise “Benim!” diyen yazarlara parmak ısırtacak kadar güzel yazabilmeyi başarmışlardı.

İşin tadını alan bu talebelerim, yaz tatillerinde bile günlük tutmaya devam ederek, tatilde de fakiri yormaktan, yazdıklarını bana ulaştırarak, onları satır satır, noktasına virgülüne, kenarlarına notlar düşüp açıklamalar yaparak tashihlerime muhatap olmaktan zevk almışlardır. Hele Anadolu Öğretmen Lisesinde vazife yaparken, günlük tutan öğrencilerim hayli artmış, gıpta edeceğim yazılara imza atan talebelerim olmuştur.

Binlerce sayfalık ödevleri satır satır, noktasına virgülüne dikkat ederek okumanın kazancı olarak, bir yazıyı okurken hatalı kısımlar –genellikle- parmak kaldırıveriyor. Vâ esefâ ki bu durum, kendi yazılarımda aynı ölçüde tahakkuk etmiyor. İnsan kendi hatâsını kolay göremiyor. (12 Temmuz 2024 tarihli yazımda -Tashih hakkında - 2 Şapka deyip geçmeyin 7- bunun enteresan bir misalini arz etmiştim.)

(Devam Edecek)

Okunma Sayısı: 350
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı