"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medyayı çözen kazanır

Adem Özkan
21 Ocak 2025, Salı
Medyatikleşmeye mâni olmak, asla mümkün değildir. O takdirde, onu katilin elindeki bıçak olmaktan kurtarıp, cerrahın elindeki şifalı alete dönüştürmenin gayreti içerisinde olmalıyız.

Dizi Yazısı: Dinin Medyatikleşmesi - 2
Üsküdar Üniversitesi-İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi

(Dünden devam)

MEDYATİKLEŞMENİN OLUMSUZ TARAFLARI

Dinin medyatikleşmesi ne yazık ki, her zaman olumlu olmaz ve din, medyanın sunumuyla birlikte kimi zaman araçsallaşarak sıradanlaşır. Oysaki merhum Doç. Dr. Emin Işık Hocamın tabiriyle: “Din, toprağın üstündeki orman gibidir. Orman gidince erozyon başlar. Din gidince de kültür erozyonu başlar.” 

Bu konuda uzun yıllar önce yaşadığım bir örneği burada zikretmeden geçemeyeceğim: Lise yıllarımda gazetecilikle ilgilenirken, şehrin yeni palazlanmaya başlayan ve dindar olduğunu gördüğüm esnaflarından birisi beni görünce: “Ben şu kadar kimsesiz çocuğu giydirip ihtiyaçlarını karşıladım. Başta siz ve birçok gazeteci arkadaş gelmediniz ve bunu haber yapmadınız” dedi. Yaptığı bu iyiliği Allah için değil de âdeta insanların duyup bilmesi için yapmışçasına bir öfkeyle söyledi. Bu tavrı beni ta o zamanlar hem çok üzmüş, hem de rahatsız etmişti. Medyatikleşme işte böyle bir şeydi. 

Bugün özellikle sosyal medyada gizli saklı diye bir şey yok artık. Yapılan her ne varsa, teşhircilik ve riyakârlık duygusuyla insanların önüne seriliyor. Bu şekliyle ne kadar insanî ve dinî değer varsa yerle bir ediliyor. Oysa ki din gerçeği, dindarlar tarafından temsil edilen bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Medya sarhoşluğuna kapılan sözüm ona bir kısım dindarlar, dine de dindarlık algısını da bu şekilde çok ciddi zararlar veriyorlar. Dinin ve dindarlığın temel esası olan ‘samimiyet’ diğer adıyla ‘ihlâs’ her geçen gün azalıyor. O, yok olunca, yapılan şeyler ne kadar çok da olsa, ruhsuz bir cesede benziyor. Yaşamadığını konuşan, boş laf yığınından başka sermayesi olmayan, yapmadığı şeyleri görünür kılmak için sürekli medya cambazlığı yapanlar, ne kendilerine, ne de başkalarına asla iyilik yapmıyorlar. Bu anlamda medyatikleştirilen din ve dindarlık yaklaşımından kesinlikle uzak durulmalıdır. Çünkü bunun ne dünyevî, ne de uhrevî bir karşılığı yoktur. Tabiri caizse ‘boşa kürek çekmektir.’ 

Son günlerde ülkemizde yaşanan şiddet, ahlâksızlık ve sapkınlığın milletçe bizleri derinden sarstığı büyük imtihanlardan geçiyoruz. Dindarlar olarak herkesin kendisini tam da çek etme zamanı. Bu insanlara, bu gençlere neden sığınılacak sıcak bir liman alternatifi olunamıyor. Denize düşen neden yılana sarılıyor? Nelerden uzaklaşıldı da bu gençler dindarlardan kaçar hale geldi? Bu soruların cevabı aranmalı ve acilen çözüm yolları bulunmalı değil mi?

Dindarlar medyada yer alabilmek için çoğu kere medyanın sınırlarına uymak zorunda kalır. Medya ise sırf dinî içerikleri izleyen kitleyi kaybetmemek için asgarî düzeyde dine saygı gösterisinde bulunur. Bu saygı ise araçsallaştırılmış dinden elde edilen değerleri kaybetmemek adına gösterilen ikiyüzlü bir yaklaşımdır. Medya, yılbaşında kesilen hindileri şirinleştirir, Kurban Bayramında kesilen kurbanları ise vahşileştirir. Noel Babayı sevimli, Din Hocasını sevimsiz ve iğrenç olarak sunar. İki ucu keskin bir bıçak gibidir medya. Daima denge, daima dikkatli olmayı gerektirir. Medya, kişinin, kişilerin cenneti de cehennemi de olabilir. Teslim olmayın, teslim alın. 

MEDYA ETKİSİNİ ANLAMAK

Çizgi filmler ve dijital oyunlar, tam bir gelecek tasarımıdır. Medyanın çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi, öğretmenden, bilim adamından, din adamından ve kanaat önderinden çok daha önemli bir konuma gelmiş bulunmaktadır. Böylesine önemli bir konuda Batı yine bu işe büyük yatırımlar yapmaktadır. Burada yapacakları iş yine İslamofobik ince ayar çalışmalar olacaktır. Bu durumu Müslüman camianın da bir an önce öngörüp tamir ve ıslah yönünde çok ciddi çalışmalara başlaması gerekir. Zira dünya boşluk kabul etmiyor. Sizin boş bıraktığınızı başkaları daha cazip aldatmacalarla çabucak dolduruyor. Müslüman camia, melek gibi tertemiz çocuklarını kendi evlerinde, sağladıkları kendi imkânlarıyla göz göre göre kaybediyor. Oyun kuralına göre oynanmalı. Düşmanınızı yakından tanıdığınız nispette mücadele edebilirsiniz. “Su uyur, düşman uyumaz” atasözü, bir an dahi hatırımızdan çıkmamalı. 

SOSYAL MEDYAYI İYİ OKUMAK

Medya merkezli dünyamızda; kişisel bilgisayarlar ve mobil cihazların hızlı internet bağlantılarıyla sahne alan sosyal medya; eğitim, din, sağlık, spor, sanat ve siyaset gibi alanlarda etkileşimi artırmaktadır. Türkiye’deki kullanıcılar sosyal medyayı daha çok, moda, magazin, yemek ve dinî alanlarda kullanmaktadır. Sosyal Medyanın ana kitlesi 11-25 yaş arası olan kesimlerdir. 

Postmodern dünyanın dindarlığı haline gelen sosyal medya dindarlığı, çoğu zaman yapıyor-muş gibi gözükmekten başka bir şey değildir. Bu çeşit dindarlık, daha çok pazarlama dindarlığı ve gösterişçi dindarlıktır. Sosyal medyada pazarladığı dinî söyleme ne kadar beğeni alırsa, ya da dinî söylemi ne kadar paylaşırsa o kadar dindar olduğuna inanmaktadır. Bu da dindarlığın gösteriş ve popülizme dönüştürülmesidir. Fiilî ibadetlerden oluşan asıl dindarlık ise sosyal medyada yerini sloganik söylem ve süslü sosyal paylaşımlardan oluşan dindarlığa bırakmıştır. 

Sosyal medya aynı zamanda mahremiyetleri ihlâl alanıdır. Başka bir zamanda evini ortamını başkasına asla gösterip teşhir etmeyenler, sosyal medyada bunu gayet rahat bir şekilde yapabilmektedir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, sosyal medya; fikir ve düşüncelerimizi etkileyerek, din algısının şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. 

MEDYAYI ÇÖZEN KAZANIR

Diyanet’in yaptırdığı “Dinî Hayat Araştırması” halkımızın dinî ihtiyaçlarına cevabı, daha çok medya üzerinden aldığını ortaya koymuştur. Bu durumda hepimiz ‘şapkamızı önümüze koyup düşünmek’ zorundayız. Medyatikleşmeye mâni olmak, asla mümkün değildir. O takdirde, onu katilin elindeki bıçak olmaktan kurtarıp, cerrahın elindeki şifalı alete dönüştürmenin gayreti içerisinde olmalıyız. 

Medya araçlarından azamî derecede yararlanıp, zararlarından uzak kalabilmek için öncelikle; çocuklar ve gençler başta olmak üzere, bütün insanlığı kuşatacak dinî içerikli ciddi çalışmalar üretilmelidir. Bu alan için yatırımlar yapılmalı ve önemli organizasyonlara gidilmelidir. Gökten yere düşen her şeyin bir alıcısı olduğu gibi, üretilen her içeriğin de bir muhatabı olacağı asla unutulmamalıdır. Kimin hangi yol ve sebeple hidayete ulaşacağı bilinmez. 

Aile ortamında ve eğitim kurumlarında medya ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken önemli ana başlıkları da burada zikretmekte fayda mülâhaza ediyorum. Bunlar: 

Medya okur-yazarlığı, İnternet okur-yazarlığı, Dijital okur-yazarlık ve Bilgi okur-yazarlığıdır. 

(Zafer Dergisi, Aralık 2024 sayısından alınmıştır.)

—SON—

Okunma Sayısı: 231
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı