İlim, amel etmek içindir. Yaşanılmayan ilim, insana fayda sağlamadığı gibi, dünya ve ahirette de cezası vardır.
Bakara Suresi’nin 44. Ayetinde Cenâb-ı Hak, ilim ile amel etmeyen ilim ehlini şöyle îkaz etmiştir: “Ey ilim sâhipleri! Sizler, Tevrat’ı okuduğunuz ve gerçekleri bildiğiniz hâlde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?” buyurmuştur.
Çünkü ilmini yaşamayan insan, başkalarını etkileyemez. Yanmayan yakamaz. “Lisan-ı hal, lisan-ı kâlden daha tesirlidir.”
Cenâb-ı Hak, ilmini yaşamayan ve bildikleri ile amel etmeyenleri sırtında kitap taşıyan eşeğe benzetmiş ve böyle kimseleri şöyle uyarmıştır:
“Kendilerine Tevrat yükletilen sonra onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allâh’ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür. Allâh, zâlimler topluluğunu doğ-ru yola iletmez.”1
Bu teşbih insanları âdil olmaya ve kitapla amel etmeye çağırıyor.
Yenilmeyen yemeğin, içilmeyen suyun, oturulmayan evin ve kullanılmayan arabanın insana faydası olmaz.
İşte aynen bunun gibi, amel edilmeyen ilmin de insana faydası dokunmaz. Bu bakımdan Kur’ân, böyle kimseleri “Sırtında kitap taşıyan eşeğe” benzetmiştir. Güzel bir teşbihtir. Eşek sırtında kitap taşırken, diğeri de hâfızasında bilgi taşır.
Peygamberimiz (asm) ümmetinden ne istemiş ise, hepsini yaşamıştır. Yapmadığını ve yaşamadığını ümmetinden istememiştir.
Ümmetinden; iman, ibadet, takva ve âdil olmayı istemiş ve bunların hepsinde de en önde olmuştur.
İlk önce O iman etti.
İhlâs, iffet, takva, adalet, sıdk ve ahlâkta zirvede idi. Bu yüzden en üstün başarıya ulaştı.
“Emrolunduğu gibi dosdoğru oldu ve: “Aranızda adaleti gerçekleştirmek için emr-olundum.” dedi.2
Saf Suresi’nin 2. ve 3. ayetlerinde ise Allahu Teâlâ: “Ey îman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğza sebep olur.” buyurmuştur.
Eğer bizler sevgili nebîmiz gibi İslâm’ın güzelliklerini yaşantımızla gösterebilsek ve dini sevdirebilsek, insanlar gruplar hâlinde müslüman olurlar.
“Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-ı imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki küre-i arzın bâzı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler.”3
İman, ihlâs, istikâmet, ilim, adalet, takva, salih amel, ümit, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.
Dipnotlar:
1- Cuma Suresi: 5;
2- Şûrâ Suresi: 15;
3-Tarihçe-i Hayat, s. 80.