İnsan hayatı deniz gibidir. Bazen sakin olur, bazen de fırtınalı denizin dalgaları gibi dalgalanır. Hayat hep aynı gitmez. Gündüzü ve gecesi de vardır. Mutlu ve musîbetli günler birbirini takip eder.
Fakat Teğâbun Suresi’nin 11. Ayeti’nde ifade edildiği gibi, “Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musîbet isâbet etmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Çünkü Allahü Teâlâ her şeyi bilendir.”
Bu dünya geçicidir. Cenab-ı Hak, bu fânî dünyayı imtihan salonu olarak yaratmıştır. İnsan; sınav ve sıkıntılarla Cenneti kazanmak için yaratılımıştır. Bu dünya Cennetin veya Cehennemin bekleme salonudur. Asıl, gerçek, mutlu ve huzurlu hayat Cennet hayatıdır. İnsan, elem ve kederin olmadığı o Cennet hayatını kazanmak için buradadır. Ebedî Cennet yurdunda mutlu ve huzurlu yaşamak için buradadır. Allah’ın rızasını kazanmak için bu sınav salonundadır.
Sınavın soruları ise çoktan seçmelidir. İnsan; sıhhat hastalık, zenginlik fakirlik, iyi gün hüzünlü gün, mutlu gün musîbetli gün vs. gibi durumlarla sınanır.
Fakat Rahman ve Raûf olan olan Rabbimiz, “Hiç kimseyi verdiği imkândan fazlası ile yükümlü kılmaz. Hiç kimseye gücünün üstünde yük yüklemez. Allah (cc), bir güçlükten sonra başka bir kolaylık yaratır.”1
Cenab-ı Allah kullarına karşı son derece şefkatli ve merhametlidir. Kimseyi güç yetiremeyeceği bir sıkıntı ile sınav yapmaz. Hatta sağlıklı iken yaptığı amellerin sevabını hastalık veya yolculukta yapamadığı zamanda da verir.
Meselâ bir kul; evinde her gün Kur’ân ve tefsirini okuyor ve iman ilimleri ile iştigal ediyor. Bu kul hastalık, musibet veya yolculuk sebebiyle bu amellerini yapamadığı vakit, Raûf olan Rabbimiz aynı amelleri yapmış gibi sevap ve mükâfat veriyor.
Ebu Mûsa’dan (ra) rivayet edilen bir hadiste Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kul hastalandığı veyahut sefere çıktığı vakit Allah ona, sıhhatli olup evinde bulunduğu sırada işlediği amellerin sevabı kadar sevap, ecir ve mükâfat yazar.”
“Ey hastalık sebebiyle ibadet ve evradından mahrum kalan ve o mahrûmiyetten teessüf eden hasta! Bil ki, hadisçe sabittir ki, “Müttakî bir mü’min, hastalık sebebiyle yapamadığı daimî bir virdin sevabını, hastalık zamanında yine kazanır. Farzı mümkün olduğu kadar yerine getiren bir hasta, sabır ve tevekkül ile ve farzlarını yerine getirmekle, o ağır hastalık zamanında sair sünnetlerin yerini, hem hâlis bir surette, hastalık tutar.”2
İman, ihlâs, istikamet, ilim, hilim, sabır, şükür, teşekkür, tefekkür, tevekkül, sevap, ecir, mükâfat, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.
Dipnotlar:
1- Talak Suresi: 7.
2- Lem’alar, s. 270.