Allâh’ı anmak ve zikirde bulunmak hava ve su kadar ihtiyaçtır ve fıtrîdir. Yaşayabilmemiz için oksijene ihtiyacımız vardır.
Nefes alamadığımız zaman hemen ölürüz. İşte bu yüzden, her nefes alıp vermede Cenâb-ı Allah bizi iki defa ölümden kurtarıyor.
Nefes aldığımızda, akciğerlere giden temiz hava ile kan temizleniyor ve vücut ısıya kavuşuyor.
Eğer akciğerimize çektiğimiz ve zehirli bir gaz olan karbondioksidi dışarıya veremediğimiz zaman zehirlenip ölürüz. Nefes alırken ve hem de verirken “Hû” sesi çıkararak Allâh’ı iki defa zikretmiş oluruz.
Böylece, hem bedenimizi yaşatmış oluruz. Ve hem de iki defa “Hû” zikri çekerek ruh ve kalbimizin ihtiyacını gidermiş oluruz. Hû’nun aslı hüve zamiridir. Hüve de Allâh anlamına gelir. Hüve zamirinde durduğumuz zaman “Hû” şeklinde uzatarak dururuz.
Allâh’ın sayısız maddî ve mânevî nimetleri karşısında namaz ve niyazla, zikir, fikir, şükür ve tesbihle Allâh’a teşekkür etmek aslî ve temel görevimizdir. Çünkü, Allâh’ı îmanla tanımak farzlarla zikirlerle ve tesbîhatla sevmek aslî görevlerimizdendir.
Cenâb-ı Allah Bakara sûresinin 203.âyetinde: “Sayılı günlerde (Teşrik günleri olan Zilhicce ayının 9.10.11.12 ve 13.günleri) Allâh’ı anın (telbiye ve tekbir) getirin” buyurmuştur.
Beden gıdâlarla ayakta kaldığı gibi, ruhumuz da Rahmân ve Rahîm olan Rabbimizi anarak hayatta kalır ve huzur buluruz.
Îman, ihlâs, istikâmet, zikir, fikir, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.