Adaletin tecellisi için bedel ödeyenler, bu uğurda mücadele edenler hep var oldu.
Adalet, hak ve hukuk tecelli edecek diye ödü kopanlar da. Adaletin müsbet tarafı, haklıya hakkını vermektir. Menfî tarafı ise, haksızı cezalandırmaktır.
İnsanın bütün duyguları, insanlığın bütün değerleri -maalesef- zaman zaman kötüye kullanıldı; hâlen de kullanılmaktadır. Her şeyde olduğu gibi, adalet de su-i istimal edilebilir. Yanlış uygulanıyor diye adaletten vazgeçmek mümkün değildir.
‘Birisi inancı su-i istima etti’ diye inançtan; ‘birisi Kur’ân’a yanlış mana verdi’ diye Kur’ân’dan vazgeçilmez. Belki yanlış düzeltilir, doğrusu gösterilir.
ADALET GÜNEŞ GİBİDİR
Adalet güneş gibidir; herkesi ısı ve ışığıyla okşar. Şefkat ve merhametiyle insana güven duygusu verir. Kabiliyetleri inkişaf ettirerek, ahlâklı, faziletli fertler yetişmesine vesile olur. İstibdat karanlıklarını kovar. Ancak yarasa tabiatlı olanlar güneşi sevmezler.
Adalet ayrım gözetmeksizin her rengi kuşatır, kucaklar. Hukuk nezdinde herkes eşittir. Zengin fakir, amir memur, kadın erkek, idareci vatandaş ayrımı olmadan her insana eşit mesafededir. Temel hak ve hürriyetlerden istifade etmek için insan olmak kâfidir.
BÜTÜN İNSANLAR EŞİT DOĞARLAR
BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ilk iki maddesi şöyledir:
“Madde 1- Bütün insanlar hür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilân olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir.”
1982 Anayasası’nın 10. Maddesi de, devlet organlarının ve idarenin, kimseye imtiyaz tanımaksızın herkese, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeden eşit davranmasını buyurur.
GERÇEK DEMOKRASİLERDE İKİNCİ SINIF VATANDAŞ OLAMAZ
Anayasa Mahkemesi, eşitlik ilkesiyle demokrasi ve hukukun üstünlüğü arasındaki ilişkiye işaret eder:
“Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü temeli üzerine oturur. Kanun önünde eşitlik bu temelde vazgeçilmesi imkânı bulunmayan bir ilkedir. Böyle bir ilke her türlü ayrıcalığı reddeder. Eşitlik ilkesi, demokratik rejimde en önemli ilkelerden biridir. Çünkü gerçek demokrasilerde ikinci sınıf vatandaş olamaz.”(Anayasa Mahkemesi, K.T.31.12.1992, E.1992/40, K.1992/55, AYMBB 16.07.2017)
Âdil olmak, tutarlı olmak ve tutarlı kalabilmektir. Şeffaflıktır, denetlenebilir olmaktır. Hesap vermeyi bilmektir.
ADALET KİME LÂZIM?
Bütün semavî dinler ve insanın mutluluğu için çalışan beşerî düşünce akımları adaleti emreder. Adalet duygusu insanî, imanî ve herkesin muhtaç olduğu evrensel bir değerdir. ‘Zulüm bana değmiyorsa bin yaşasın’ denilmez. Her zaman zulmün karşısında, mazlumun yanında yer almak esastır. Adalet ‘bir gün bana da lâzım olur’ diye değil; yüksek bir değer olduğu için, -şartlar ne olursa olsun- savunulur, savunulmalıdır. Velev kendi aleyhimize olsa bile... Diğer türlü savunmak basit bir menfaatçiliktir. Allah (cc) âdildir, âdil olanı sever.
GÜNEŞ NE ZAMAN DOĞACAK?
Evet; yanlış uygulanıyor diye adaletten vazgeçemeyiz. Adalet güneşi binlerce yıldır bütün istibdat karanlıklarına, ihtilâl bulutlarının perdelemesine, zaman zaman tutulmasına rağmen hep doğdu, parladı.Yine doğacak, yine parlayacak inşallah.
Adalet sevdalılarının, erdemli hukukçuların, vicdan sahibi güzel insanların çabalarıyla inşallah kıyamete kadar hükmünü icra edecek. Üflemekle söndürmeye çalışan haylaz çocuklara ve rahatsız olan yarasalara rağmen..