Bir gün Cevşenü’l-Kebîr ile Hizb-i Nûrî’yi okudum. Gördüm ki, Cevşenü’l-Kebîr ve Risale-i Nur ve Hizb-i Nûrî, kâinatı baştan başa nurlandırıyor. Zulümât karanlıklarını dağıtıyor.
Gafletleri ve tabiatları parça parça ediyor. Ehl-i gaflet ve ehl-i dalâletin, altında saklanmak istedikleri perdeleri yırtıyor. Kâinatı envâıyla pamuk gibi hallaç ediyor. Taraklar ile tarıyor, müşahede ettim. Ehl-i dalâletin boğulduğu en son ve en geniş kâinat perdelerinin arkasında envâr-ı tevhidi gösterir. Ve kozmoğrafyacılar gibi ehl-i fennin, en son ve geniş nokta-i istinadları ve medar-ı gafletleri olan perdelerde de nur-u ehadiyeti gösteriyor. Orada dahi düşmanlarını takip ediyor. En uzak tahassungâhlarını bozuyor. Her yerde huzura yol gösteriyor. Eğer güneşe kaçsa ona der: “O bir soba, bir lambadır. Odununu, gaz yağını veren kimdir? Bil, ayıl” diye başına vurur.
Hem kâinatı baştan başa aynalar hükmünde tecelliyât-ı esmâya mazhariyetlerini öyle gösteriyor ki, gafletin imkânı olmuyor. Hiçbir şey huzura mani olmuyor. Ehl-i tarikat ve hakikatin huzur-u dâimî kazanmak için kâinatı ya nefyetmek veya unutmak ve hatıra getirmemek gibi değil, belki kâinat kadar geniş bir mertebe-i huzuru kazandırdığını ve geniş ve küllî ve dâimî kâinat vüs’atinde bir ubudiyet dairesini aldığını gördüm. Hizb-i Nûrî’de “Tefekküri sâatin... (ilâ âhirihî)” [“Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır.” (Hadis-i Şerif)] hakikati bulunduğuna, bana kat’î kanaat verdi.
* * *
Azîz Kardeşlerim,
Bu Hizb-i Nûrî’nin benim şahsıma ait pek büyük bir kerâmet-i maneviyesi var. Şimdi beyan etmek zamanı geldi. Yirmi üç sene evvel Eski Said Yeni Said’e inkılâb ettiği zaman, tefekkür mesleğinde gittiği için, “Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır.” sırrını aradım. Her iki senede o sır, ya Arabî, ya Türkçe bir risaleyi netice verip suret değiştiriyordu. Arabî Katre Risalesi’nden tâ Ayetü’l-Kübrâ risalesine kadar o hakikat devam edip suretler değiştirerek, tâ Hizbü’l-Ekber-i Nûrî suret-i dâimesine girdi. Yirmi seneden beridir ne vakit sıkılsam ve fikir ve kalbe yorgunluk gelse, bu Hizb’in bir kısmını mütefekkirâne okumuş isem, o sıkıntıyı ve usanç ve yorgunluğu izâle ediyordu. Hatta meşguliyetten gelen usanç ve yorgunluk, Hizb’in altısından birisini okumakla hiçbir eseri kalmadığı, bin defa tekerrür etmiş. Evet, şimdi de devam eder.
* * *
“Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır.” hadîsinin mazharı ve Risale-i Nur’un bir bürhân-ı enveri ve bir vird-i a’zamı ve ekberi ve bir misâl-i musağğarı ve fikrî bir zikr-i muazzam ve imanî bir ilm-i muhteşem Arabiyyü’l-ibâre bir risaleciktir.
Kur’ân’daki Ayetü’l-Kübrâ’nın azametine ve iki Ayetü’l-Kübrâ ve hakikatinin iki şâhid-i ekberi ve İmâm-ı Ali Radıyallâhü Anh’ın tesmiyesiyle her ikisi Ayetü’l-Kübrâ namında olan Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiye ve Yedinci Şuâ’ın imtizâcından çıkan, ehl-i ilme bir hizb-i ekber hükmündedir ki, Risale-i Nur’un tam Arabî bilen veyahut Ayetü’l-Kübrâ ve Münâcât ve Yirminci Mektub risaleleri yanında bulunan ve okuyan şakirdlerine, imânî ve tefekkürî, ara sıra okunacak bir vird-i a’zam olabilir. On günde bir def’a okunsa, imana büyük inkişaf ve kuvvet verir.
Zülfikar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 471
LÛGATÇE:
Hizb-i Nûrî (Hizbü’l-Ekber-i Nûrî): Bediüzzaman Hazretlerinin Yedinci Şua (Ayetü’l-Kübra) risalesi ile Yirmi Dokuzuncu Lem’a-yı Arabî’nin imtizacından çıktığını belirttiği, “fikrî bir zikr-i muazzam” dediği Arapça tefekkürî bir risale.
vird-i a’zam: en büyük vird, dua.