Bir grup orta kademe bürokrat bizim de bulunduğumuz ortamda “göz göre göre” muhalifçe sohbet ediyorlardı. Bizim not aldığımızı görünce işkillendiler, ama “adınızı yazmayacağız, merak etmeyin” deyip birazcık rahatlattık. Bu yazı onların sohbetinin konusudur.
Bir şef memuruna “şu bilgiyi Külliye’den istediler, on beş dakikada yazısını hazırla” diyor.
Amir şefine bir saat süre vermiş.
Daire Başkanı amire yarım gün süre vermiş.
Genel Müdür Daire Başkanına bir gün süre vermiş.
Gördüğünüz gibi bürokrasi oldukça hızlı işliyor. Başkanlık sisteminin kerameti bu!
Ama yazı yazılıp yerine gittikten bir süre sonra anlaşılıyor ki aynı konu hakkında bir ay önce aynı birimde yan masada oturan başka bir bürokratın parafıyla başlayan başka bir hız yarışı süreci daha yaşanmış.
Hatta o ilk yazıdaki “doğru”lar ile bu yazıdaki “doğru”lar aynı doğrulukta doğrular değil.
Allah’tan Külliye “bunlar neden farklı, hangisi yalan ya da hangisi yanlış” diye sormuyor.
Bir diğerinin Kurumunda yazışmalar ve haberleşmeler artık maille ve hatta whatsapp ile yapılır olmuş ve bu son derece “normal” bir durum olarak görülmeye başlanmış.
Bir de Bakanlıklarda Bakan Danışmanlarından biri AKİM Görevlisi olarak çalışıyormuş. Ve taleplerinin yerine gelmesi için Bakanlık bürokratlarından çok nazik ricada bulunuyormuş, ama birileri onun ricasını emir telâkki ediyormuş. Ve elbette bu emir her emirden daha fazla demir kesiyormuş. Ne de olsa havaî hatla gelen yüksek AKİM’miş, çarpabilirmiş…
Kırkayağı iki pabuca sokturan bu on beş dakikalık süreli işler daha ziyade buralardan geliyormuş.
Bu AKİM’i biz ilk defa duyduk ve sorup öğrendik. Öğrenmenin yaşı yok.
Meğer “AK Parti İletişim Merkezi” diye bir şey/app varmış ve bu onun kısaltmasıymış.
AKP, her türlü bilgi, şikâyet, talep ve dileklerin iletilebileceği bir web sayfası işletmeye başlamış. (Böyle bir sayfanın bilhassa mevcut biçimiyle KVKK karşısındaki hükmünü bilemiyoruz, ama AKP karşısında KVKK’nın ne hükmü olabilir ki zaten. Boşverdik.)
AKİM’e girdik, üye olduk. Denedik.
“AKİM vasıtasıyla yapmış olduğunuz şikâyet Bakanlığımızın ilgili Birimine iletilmiş olup duyarlılığınız için teşekkür eder, iyi günler dileriz” cevabını aldık.”
AKP’nin devleti nasıl sevip sahiplendiğini anladık. “… Bakanlığımızın …” diyorlar yahu. Bu nasıl sevgi. Daha ne olsun. Duygulandık.
Bu sistem CİMER’e oldukça benziyor. Zira sadece Partiden talepler değil devletten talepler konusunda da aktif çalışıyorlar.
Konu başlıklarında alfabetik sırayla Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler’den Millî Eğitim ve Millî Savunma’ya ve oradan Ulaştırma’ya kadar bütün Bakanlıklar var. Ama ayrıca aralarda “Parti Teşkilâtı” da var, “Seçimler” de ve hatta “Türkiye Varlık Fonu” diye bir seçenek de…
Gir sisteme, kaydol, yaz şikâyetini. AKP senin için çözsün ya da paslasın…
Çok kıymetli ve oldukça demokratik bir hizmet.
Peki bu hizmeti alabilmek için AKP’ye üye olmuş olmak lâzım mı? Elbette hayır. Ne münasebet. Olur mu öyle şey.
Bu hizmeti verebilmesi için AKİM’in Bakanlıklarda muhatabının ve adamının olması lâzım değil mi?
Var elbette. (İşte yukarıda anlattığımız bürokratın iki kırk ayağını yarım pabuca sokan ve yönetim bilimine “panik bürokrasisi” kavramını icat ettiren danışmanlar bu adamlar.)
Bunların iaşesini, maaşını elbette Parti veriyordur. Devlet neden versin ki?
Hem isterse diğer partiler de aynı hizmeti verebilir. Hem de onlar da “Bakanlığımız” diyebilirler. Zaten Bakanlarımız bunun için oradalar.
Bu güzel hizmetleri veren hizmetkâr devletimize bühtan edip “parti devleti” diyenler, utansın utansın.
Hem de ne utanmak.