Kuvvetler çatallanmıyor, her biri “Ben de baş oldum” demiyor. Yüce Türk Devletinin gücünü zayıflatan ayrılık gayrılık yok.
Kuvvetler tek elde birleşti ve artık devletimiz yekvücut. Yargı ayrı kuvvet değil. Yargıçlar ayrı baş çekmiyor. Devletimizle beraber çay toplayıp halay çekebiliyor.
Yargımız artık yerli ve millî.
Zaten devletimiz de Anayasa’yı buna göre değiştirmek ve “Yargı organları Yüce Türk Devletinden başka hiç kimseden talimat almaz” şeklinde yazmak için gerekli hazırlıkları yapıyor. Yakında o da tamamlanmış olur.
Bağımsızlık kılıfı altında devletimize hor bakan, devletimizin menfaatlerini görmezden gelen ve hatta hiçe sayan bakımsız yargı artık yok.
Devletimiz adalet saraylarımızı çok güzel yaptı ve yapmaya devam ediyor. Yüce Türk Devlet Büyükleri girebilsinler diye “protokol kapıları” bile var.
Hem mahkeme başkanlarına ve başsavcılara devletimiz tarafından “dinlenebilsinler diye” teçhizatlı makam odaları ve makam araçları verildi.
Artık yargımız devletimizi dinliyor, izliyor ve alkışlıyor. Devletimiz de elbette yargımızın kendisini izleyip dinlediğini önceden biliyor ve ona göre söylüyor.
Aralarında tam bir iş ve dinleyiş birliği var.
Yargımız artık devletimiz ne derse onu yapıyor. Devletimize kafa tutmuyor.
Muhalefetin iktidarı alkışlama görevini gereği gibi yapmadığını ve aksine iktidarı devirmeye çalışmak gibi bir “ihanetin” içinde olduğunu bilen ve muhalefet görevini de iktidar partisi mensuplarının yerine getirmesini emreden basiretli bir Cumhurbaşkanımız var.
Dolayısıyla artık muhalefete gerek yok. Devletimiz; millî medya, İletişim Başkanlığı, TRT ve Anadolu Ajansı yardımıyla muhalefeti bitirecek.
Meselâ TRT artık birinci haber olarak daima devletimizin güzel haberlerini veriyor. Meselâ şöyle: “Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün çalışmalarını Ankara’da sürdürdü…”
İkinci haber de daima muhalefetin aleyhine elbette…
Yargımız da muhalefeti bitirme operasyonuna yardımcı olacak.
Meselâ yargımız yangınlarda ve kazalarda gerçek suçlunun muhalefete mensup belediyelerin başkanları ve görevlileri olduğunu hemen bulup teşhis ediyor. Son örnek Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Sedat Gülener.
Meselâ muhalif belediye başkanlarının aslında suçlu olduğunu hemen görüyor ve yerlerine devletimiz tarafından kayyım atanabilmesi için kendisine düşen basit adlî muameleleri hemen hallediyor. Son örnek Siirt Belediyesinin DEM Partili Başkanı Sofya Alagaş.
Meselâ yargımız yolsuzlukların sadece muhalif siyasetçiler tarafından yapıldığını çok iyi tesbit ediyor. Değişmez örnek Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu.
Meselâ devleti ve iktidarı değiştirmeye çalışan devlet düşmanı hain televizyoncuların ve gazetecilerin yeni “gezi kumpasları”yla kaos ortamı oluşturmasına engel olmak için gözaltı operasyonları ile halkımızın güvenini ve gönlünü kazanan bir yargımız var artık.
Meselâ Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandı. Halk TV programlar müdürü Kürşad Oğuz ve programcı Barış Pehlivan, sorumlu müdür Serhan Asker ve sunucu Seda Selek’e yurtdışı yasağı ve haftada üç gün en yakın karakola giderek imza vermeyi gerektiren adlî kontrol şartı getirildi. Karakolun da kapısı alçaltıldı ki girerken eğilip devlete adabınca saygı gösterebilsinler. Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu da zaten Silivri yoluna kendisi girmiş durumda…
***
Bir hukukçu olarak artık yazmayacağız…
Artık yazmakla yetinmeyeceğiz. Aynı zamanda konuşacağız.
Yeni Asya Medya Grubu’nun Yönetim Kurulu Yeni Asya TV adlı internet televizyonunu hayata geçirdi.
Hak-hukuk diyen bizlere ve herkese, hakkı tutup kaldıracak, hakkı söyleyecek ve hakka davet edecek yeni bir kanal daha açmış oldu.
Hakkı yazmakla yetinmeyeceğiz. Söyleyeceğiz. Sesimizi ve sözümüzü yükseltmeye devam edeceğiz.
Avrupa Birliğini, Avrupa’yı ve Hür Dünyayı, Türkiye’deki demokrasiyi yeniden güçlendirme konusunda yardıma çağırmaya devam edeceğiz.
Bu zamanın en birinci dersi olan adalet dersini, aynen iman dersimiz gibi Kur’ân’dan ve onun bu çağa ışık saçan tefsiri Risale-i Nurlardan alıp bu masum ve makul millete ve siyasetçilerine aktarmaya gayret edeceğiz.
Zira vazifeliyiz; bizde yazı da söz de bitmez.