Ön not: Başlığa bakıp da “Siyaset sizin işiniz mi?” demeye kalkacak olanlara baştan söyleyelim: Memleket hepimizin.
Daha iyi yönetimi istemek herkesin hakkı ve aramak herkesin vazifesi. Alternatifsiz iktidar anlayışı da yanlış, yetişkin insanlara “Siyaset sizin işiniz mi?” sorusunu sormak da…
Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Oteli yangınında neredeyse “kast var” denecek kadar yüksek ihmaller zincirinin neticesinde 78 insanımızın vefat etmesi kamuoyunda çok büyük bir uyarı etkisi yaptı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy kendi bakanlığının sorumluluğunu Bolu Belediyesine atmaya çalışsa da herkes anladı ki mesele sadece yangına karşı tedbirler ve itfaiye yeterliliği ile ilgili değil.
Konu genel olarak “devlet ve denetim” ile ilgili.
***
Devlet demek her şeyden önce denetim demektir.
Devletin yetkili kurumlarının kamu güvenliğini sağlayabilmesi denetim yapabilmesine bağlı. Denetim yapabilmesi ise öncelikle devlet yetkisi kullananların denetime hazır olmasına bağlı.
Dört beş yılda bir yapılan seçimlerin siyasî denetim için yeterli olduğu söylenebilir, ama ya bürokrasinin denetimi?
İktidar değişmiyorsa bürokrasinin yerini sağlamlaştırması ve ihmallerini ve su-i istimallerini sürdürmesi kolaylaşmış olur.
Hele bir de şimdi bizde olduğu gibi “tek adam rejimi” işletilirse o “tek adam”a dayanan her küçük ya da büyük bürokrat kendi kalesinde “tek adamcık” hâline gelmiş olur.
Devletin kurumlarının kendi içindeki denetim mekanizmasının objektif işlemediğini kabul etmeyecek hiç kimse kalmadı.
Bugüne kadar AKMHP’ye kayıtsız şartsız destek olmuş olanlar dahi “Bu iş böyle gitmez” diyorsa durup düşünmek lâzım.
Daha da önemlisi yargı denetiminin de işlemediği aşikâr. Sebebi de açık: Yargı siyasallaştı ve siyasetin aparatı hâline getirildi.
Siyasetten adamını bulan yargıda da işini yürütüyor. Adaletsiz kararların bedelini doğrudan toplum ödüyor.
***
Küçük olayları ve olguları birleştirip büyük resme bakanlar problemin kaynağının doğrudan doğruya yozlaşmış iktidar olduğunu görüyor.
Bütün bunlar gösteriyor ki genel bir iyileşme ve düzelme için bir iktidar değişikliği şart.
Başörtüsü ve imam hatipler gibi konular üzerinden dini siyasete alet etmek de işe yaramayacak. Zira artık din siyasette prim yapmıyor ve yapmayacak. Muhalefet de akıllandı. Besleme basın ne derse desin.
Birçokları için mesele sadece “Bu iktidar giderse daha kötü olur mu?” sorusu.
Ve bizce cevabı belli: Sorunun doğru cevabını elbette yaşamadan göremeyiz, ama bu riski almanın ve daha iyiyi arayıp istemenin zamanı geldi de geçti. Zira gelecek olan iktidar her halukârda bugünküne nazaran daha zayıf ve daha hesap verebilir olacak. Yeni bir başlangıç arzusu da bu olgu ile birleşince düzen sorgulaması daha kolay yapılabilecek.
Bu sayede denetim mekanizmaları da gözden geçirilip yeniden kurgulanabilecek.
“Güçlü lider-güçlü iktidar” anlayışının gerçekten etkili olmasının ön şartı olan adalet de ancak bu denetim sayesinde ortaya çıkacak.
O hâlde muhalefetin erken seçim istemeyi sürdürmesi ve ittifak arayışlarını hızlandırması şart.