Kebâir; büyük günahlar, cezası büyük olan günahlar olarak bilinir. Birçok İslâm âlimi büyük günahları farklı zikretmişlerdir. İslâm’da büyük günahlar(kebâir) Allah’ın emirlerine aykırı davranış, kötü amel, isyan, karşı gelme gibi fiiller suç olarak kabûl edilmiştir. “İnsafsızlık, yalancılık, hırs, isrâf, fuhuş, hıyânet, gıybet, bunların hepsi Kur’ân tarafından en şiddetli sûrette takbîh olunmuş ve bunlar rezâletin tâ kendisi tanınmıştır.”1 Bediüzzaman da bu âhirzamanda büyük günahları şöyle sırala- mıştır: “Kebâir çoktur; fakat ekberü’l-kebâir2 ve mûbikât-ı seb’a3 tâbir edilen günahlar yedidir: Katl, zinâ’, şarap, ukuk-u vâlideyn (yani kat-ı sılâ-i rahîm), kumar, yalancı şehâdetlik, dine zarar verecek bid’alara taraftar olmaktır.”4 Şu da bir hakîkat ki “Din yalnız iman değil, belki amel-i sâlih dahi dinin ikinci cüz’üdür. Acaba katl, zinâ’, sirkat, kumar, şarâb gibi hayât-ı içtimâîyeyi zehirlendiren pek çok büyük günahları işleyenleri onlardan men etmek için, yalnız hapis korkusu ve hükûmetin bir hafîyesinin görmesi tevehhümü kâfi gelir mi?”5 Elbette gelmez! O hâlde başka bir çâre aramak lâzımdır. “İşte Risale-i Nur, amel-i sâlih noktasında, iman cânibinden, herkesin başında her vakit bir mânevî yasakçıyı bulundurur. Cehennem hapsini ve gazab-ı İlâhîyi hatırına getirmekle fenalıktan kolayca kurtarır.”6
Bu dünyaya imtihân için gönderilen “İnsanın Allah’a karşı ubûdiyet, vazîfesidir. Terk-i kebâir, takvâsıdır. Nefis ve şeytanla uğraşması, cihadıdır.”7 Bu vazîfeleri yapan ve “Ferâiz-i dînîyesini bilen ve işleyen ve kebâiri terk ve günahları işlememek için nefis ve şeytanla mücâhede eden müttakî Müslüman”8 sınıfına dâhil olur. Risale-i Nur bizlere “Beş vakit namazını hakkıyla edâ et; namazın nihayetindeki tesbihleri yap; ittibâ-ı sünnet et; yedi kebâiri işleme” dersini vermiştir.”9 Buna binâen “Şu kısa tarikin evrâdı, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil-i erkânla kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.”10 Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek, ne derece hakîkî bir vazîfe-i insâniye ve ne kadar fıtrî, münâsib bir netice-i hilkât-i beşeriye olduğu, insanın mâhiyetine derç olunan istidâd ve cihazların şehâdetiyle anlaşılmış olur. “Yoksa, büyük günahları serbest işleyip istiğfar etmemek ve aldırmamak, o imandan hissesi olmadığına delildir.”11
Hâlbuki bu zamanın kerbâirleri kalb ve ruhları yaralıyorlar; belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar. Ancak “Ehl-i imanın desâis-i şeytâniyeye kapılmaları imansızlıktan ve imanın zayıflığından ileri gelmediğini, hem günah-ı kebâiri işleyenlerin küfre girmediklerini”12de bilmek lâzım. “Hem insanda hissiyât galip olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmedip, en az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hazırayı ileride gayet büyük bir mükâfâta tercih eder. Ve az bir hazır sıkıntıdan, ileride büyük bir azâb-ı müeccelden ziyâde çekinir. Çünkü tevehhüm ve heves ve his, ileriyi görmüyor, belki inkâr ediyorlar. Nefis dahi yardım etse, mahall-i iman olan kalb ve akıl susarlar, mağlûp oluyorlar. Şu halde, kebâiri işlemek imansızlıktan gelmiyor, belki his ve hevesin ve vehmin galebesiyle akıl ve kalbin mağlûbiyetinden ileri gelir.”13 Çok mühim ve ehemmiyetli bir meseleyi Bediüzzaman harîka olarak îzah etmiştir.
Netice itibarıyla “Nur’un mesleği, hakîkat ve sünnet-i seniye ve ferâize dikkat ve büyük günahlardan çekinmek esâstır.”14 Öyleyse “Mümkün olduğu kadar bid’atlara ve takvâyı kıran büyük günahlara girmemek gerektir.”15 İnsan eğer iman ve ubûdiyetle Allah’a intisâb etse dalâlet ve sefâhetten ve büyük günahlardan korunsa mevcudatın üstünde a’lâ-yı illiyyîne lâyık bir mevkî alır.
Dipnotlar:
1- İşârâtü’l-İ’caz, (2013), s. 445.
2- Büyük günahlar
3- İnsanı felakete götüren yedi kebâir, yedi büyük günah.
4- Barla Lâhikası, s. 534.
5- Şualar, s. 465.
6- Age, s. 465.
7- Mesnevî-i Nuriye, s. 354.
8- Sözler, s. 43.
9- Barla Lâhikası, s. 59.
10- Sözler, s. 774.
11- Emirdağ Lâhikası-I, s. 349.
12- Lemalar, s. 215.
13- Age, s. 220.
14 Emirdağ Lâhikası-I, s. 414 .
15 Emirdağ Lâhikası-II, s. 576.