Yalancı şahitlik; bir kimsenin hakkında bilgi sahibi olmadığı, görmediği, duymadığı bir konuda bildiğini, gördüğünü ve duyduğunu söylemesidir. Böyle bir şahitlik, insanların zarar görmesine ve pek çok hakkın zâyi’ olmasına sebebiyet vereceğinden dinimizce haram kılınmış ve büyük günahlardan sayılmıştır.1 Konuyla ilgili olarak Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır: “…Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilendir”2 Hz. Peygamber de (asm) kendisine dava geldiği zaman taraflardan önce şahit getirmelerini talep etmiştir.3
Yalan yere şahitlikten kaçınmak…
Kur’ân-ı Kerîm’de gelen ayetler de şahitlik ile alakâlıdır: “Yalan sözden (yalan yere şahitlik yapmaktan) kesinlikle kaçının!”4 “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme.”5 “İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.”6 âyetleri yalancı şahitliği kesinlikle yasaklar. Böylece yalan söylemek haramdır. Ayrıca yalancı şahitlik yapmak iki katlı çirkin bir durumdur ve en büyük günahlardan kabul edilmiştir. Zaten “Yalan, bir lâfz-ı kâfirdir”7 Yani yalan kâfirlerin sıfatıdır. Bunun üzerine bir de yalancı şahitlik olursa iki katlı çirkin bir fiil işlenmiş olur. Demek “Yalana yer hiç yoktur.”8 Öyleyse yalancı şahitliğin ise hiçbir cihetle kabul edilir tarafı olamaz. Yalancı şahitlik yapan kişi hem yalancı, hem müfteri, hem itikâdsız bir adam sıfatını kazanır. Bu kişiler yalancı sefillerden olurlar. Yalancı şahitlik edenler haysiyetsiz, fazîletsiz, yalancı, habis ruhlar taşıyan kimseler olarak yâd edilirler! Böyle bir fiili hiçbir Müslüman işlememeli ve yalancı şahitlik gibi fena bir günahı işlememelidir.
Yalancı şahitlik yapmak büyük günahtır
Yalanın ve yalancı şahitliğin ahiretteki cezası oldukça ağırdır. Dolayısıyla bu kimselerin dünyada iken huzurlu ve mutlu bir hayat sürmeleri mümkün olmadığı gibi, duyduğu nedâmet neticesinde tevbe edip hakkı geçenlerden helâllik dilemeden öldükleri takdirde öbür âlemde de kendilerini can yakıcı bir azap beklemektedir. Konuyla ilgili olarak Hz. Peygamberin (asm) şu sözleri oldukça önemlidir: Ebu Bekre (ra) şöyle dedi: Resûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem, “En büyük günahı size haber vereyim mi?” buyurdu. Biz, “Evet, yâ Resûlallah”, dedik. Resûl-i Ekrem, “Allah’a şirk koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek” buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve “İyi belleyin, bir de yalan söylemek, yalancı şahitlik yapmaktır” buyurdu. Bu son cümleyi sürekli tekrarladı. Biz daha fazla üzülmesini arzu etmediğimiz için “keşke sussa” diye temennide bulunduk.”9
Yalan yere şahitliğin dünyevî cezası
Günümüz hukuk siteminde, yalancı şahitler için cezayı sadece ahirete bırakmamışlar, dünyada da bir takım cezalar tayin etmişlerdir. Yalan yere ettikleri şahitlik yüzünden, sebep oldukları maddî zararın tazmininin yanı sıra başka cezalar da verilir. Yalancı şahit için genelde belli bir ceza tesbiti yapılmamış, bu tamamen hâkimin takdirine bırakılmıştır. “İmam Ebu Hanife yalancı şahidin caddelerde teşhir edileceğini, Ebu Yusuf ve Muhammed ise dayak ve hapis cezası ile cezalandırılacaklarını söylerler.”10
İman, sıdktır…
Netice itibarıyla “Yalan lafz-ı kâfirdir." "Necat yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Urvetü’l-vuskâ sıdktır. Yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur.”11 Öyleyse ehl-i iman yalan ve yalancı şahitlikten yılandan, akrepten kaçar gibi kaçmalıdır.
Dipnotlar:
1- Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Mehmet Canbulat
2- Bakara Suresi: 283.
3- Ebû Dâvud, Akdiye 22, IV,37-39
4- Hac Suresi: 30
5- İsrâ Suresi: 36
6- Kaf Suresi: 18
7- Sözler (Lemaat), s. 1156.
8- Age, s.1156.
9- Buharî, Şehâdât 10, Edeb 6, İsti’zân 35, İstitâbe 1; Müslim, İman143.
10- Merğinânî, a.g.e., III/132; İbni Kudâme, a.g.e., XII, XII/154;11, 154
11- ESDE, Hutbe-i Şamiye, s. 347.