"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Elimizde nur var

Zafer AKINCI
25 Ekim 2024, Cuma
Nasıl bir felaket asrında yaşadığımızı şu ifadelerden anlıyoruz.

“Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur. Şu zamanda, Kur’ân’ın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi. Mülevves ve ufûnetli bir çamur içinde kafile-i beşer düşe kalka gidiyor...” Bu durum aynı şekilde devam ediyor. İnkârın, dalâletin, nifakın yol açtığı tuğyan, toplumsal çürüme, günahların her çeşidi, ahlâksızlık, sapkın akımlar devam ediyor.

Bunlardan “Yüzde sekseni ise, bataklığı anlar, ufûnetli, pis olduğunu hisseder.. fakat mütehayyirdirler, selâmetli yolu göremiyorlar.” bu da hâlâ geçerlidir. İnsanların çoğu şaşkın ve korkuyorlar, fakat güvenilir çıkış yolu bulamıyorlar.

Çözüm ise “Bir nur göstermekle mütehayyirlere selâmet yolunu irae etmektir.” Bundan dolayı Üstad’ımız, “Elimizde nur var, topuz yok, yüz elimizde olsa nura kâfi gelir” diyor. Bunu kendi talebelerine söylediği gibi, avama, hatta kendine zulmedenlere de defalarca söylüyor. Yine bunu, hayatının sonlarına doğru, menfî hareket eden bir talebesine “bizim vazifemiz müsbet harekettir, menfî hareket değil” diye belirtiyor.

İslâmî kesimin genelde yaptığı yanlış ise “Ben bakıyorum ki; yirmiye karşı seksen adam, elinde topuz tutuyor. Halbuki o bîçare ve mütehayyir olan seksene karşı hakkıyla nur gösterilmiyor. Gösterilse de; bir elinde hem sopa, hem nur olduğu için emniyetsiz oluyor. Mütehayyir adam ‘Acaba nurla beni celbedip, topuzla dövmek mi istiyor?’ diye telaş eder. Hem de bazan arızalarla topuz kırıldığı vakit, nur dahi uçar veya söner.”  

Elimizde nur olduğunu, elimizde güç, siyaset, menfaat topuzu olmadığını bütün topluma anlatmak gerekir. Çünkü toplumun çoğu avamdır, ehl-i tahkik değildir. Açıklamasan, başkaları ile olan farkı açıkça ortaya koymasan, avam, başkaları ile Risale-i Nur’u karıştırır. Bediüzzaman Said Nursî ile, topuzcuların yolunun aynı olduğunu zanneder.

Son yıllarda, “Siyasetli cemaatler” ile “Siyasal İslamcıların” ve diğer birçok İslâmî kesimin meşru olmayan işlerinden dolayı birçoklarının artık İslâmî kesime olan güveni sarsılmış, hatta dine bile şüpheyle bakar hâle gelmişler. Dini, sanki istismar etmeye, yanlış yapmaya müsait olarak gördüklerinden, dinin eşiğinde olanlar dinden uzaklaştılar.

Birilerinin yanlışları ve menfî hizmet metotları ile Üstad’ımızın müsbet hareketi karıştırılıyorsa, bunun kalın çizgiler ile ayırmak, menfî hareket edenlerin Risale-i Nurlar ile alakasının olmadığını açıkça ortaya koymak gerekir. Bu ayrım açıkça ortaya konulmasa, avam bu ayrımı yapamaz. Bu ayrımı yapamayan milyonlarca insanın Risale-i Nurlar’dan uzaklaşmasının vebalinden korkmalı. Buradaki tehlikenin ne kadar büyük olduğu görülmelidir.

Bunu ortaya koyması gereken de, diğer Nur cemaatlerinden ziyade, elinde gazetesi olan bizleriz. Çünkü bizim medya araçları ile topluma ulaşmamız daha kolaydır. Bu bizim üzerimizde en öncelikli bir sorumluluktur. Sadece şer cephesini değil, bununla birlikte yapılan hatalar, ihmaller, hatta sû-i zan oluşmuş bir zemin varsa, bunun    izalesine çalışılmalıdır.

Bu insanlara Risale-i Nurlar’a her cihetten güvenebilecekleri, Risale-i Nurlar’ın ve Nurcuların hedefinde, devleti, gücü, maddî imkânları ele geçirmek olmadığı anlatılmalıdır. Bu insanlara Üstad’ın hayatı, ilmi, istikâmeti, ihlâsı, dinin hiçbir hakikatini, siyasî, dünyalık, hiçbir şeye alet etmediği anlatılmalıdır.

Üstad’ımızı, yine kendi ifadeleri ile anlatmaya devam etmelidir. “İşte ben de nur-u Kur’ân’ı elde tutmak için ‘Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase’ deyip, siyaset topuzunu atarak, iki elim ile nura sarıldım. Gördüm ki: Siyaset cereyanlarında hem muvafıkta, hem muhalifte o nurların âşıkları var. Bütün siyaset cereyanlarının ve tarafgirliklerin     çok fevkinde ve onların garazkârane telakkiyat-larından müberra ve sâfî olan bir makamda verilen ders-i Kur’ân ve gösterilen envâr-ı Kur’aniye’den hiçbir taraf ve hiçbir kısım çekinmemek ve ittiham etmemek gerektir... 

Elhamdülillah, siyasetten tecerrüd sebebiyle, Kur’ân’ın elmas gibi hakikatlarını propaganda-i siyaset ittihamı altında cam parçalarının kıymetine indirmedim. Belki gittikçe o elmaslar kıymetlerini her taifenin nazarında parlak bir tarzda ziyadeleştiriyor.”

Bu nurlara hizmet etme vazifesi, kıyamete kadar devam edecek bir vazifedir. İçtimaî ve siyasetle alakalı vazifeleri de yine verilen ölçüler doğrultusunda, “muktesid siyaset” çizgisinde, tarafgirlikten uzak durarak, kararında yapmalı. Bunu yaparken, bunlar topuza dönüşmemeli, nurun yerini ve önceliğini almamalı, nur’a zarar vermemelidir. Bilhassa avam baktığında nuru görmeli, emniyet içerisinde nur olan Kur’ân’ın hakikatlerine gelmelidir. 

Bu öncelikli vazife korunduğun da, içtimaî ve siyasete bakan sonraki vazifeler de, daha az bir söz ile, çok daha fazla karşıya tesir edecektir. Verilen ölçüler, çok daha fazla insana ulaştırılacaktır.

Okunma Sayısı: 1059
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İsmail

    25.10.2024 15:58:58

    Gülen hareketinin yokluğunda oluşan yozlaşma ahlaksızlık bozulma bütün cemaatlere rağmen devam etti demek ki herkes sadece kendi tebasini muhafaza derdinde eskiden olmayan birçok şey bugün oluyorsa cevap şu olmalı bu boşluğu dolduranlar şuan bu ülkeyi bu hale getirdi gidenler değil.

  • HASAN DOĞAN

    25.10.2024 09:46:39

    Birilerinin yanlışları ve menfî hizmet metotları ile Üstad’ımızın müsbet hareketi karıştırılıyorsa, bunun kalın çizgiler ile ayırmak, menfî hareket edenlerin Risale-i Nurlar ile alakasının olmadığını açıkça ortaya koymak gerekir. Burada bahsettiğiniz mevzu zaten,halen mevkuf Yeni Asya Gazetesi GYY Kazaım Güleçyüz tarafından yazılmış cemaatler ile cemaat ve iktidar kitaplarında teferruatı ile bahsedilmiş,oraya bakılırsa tüm mesele vüzuha kavuşur.

  • Semanur Tunoğlu

    25.10.2024 05:11:23

    Gülen öldü mesela şöyle diyorlar: "Ruhunun ufkuna yürüdü".... Ya Allah aşkına islamda böyle bir tabir var mıdır? Ne demek bu? İslam dinini böyle eğip büken bir yapıyla adımızın yan yana gelmesi bile yanlış olur. Yazar bu yazıda çok güzel ifade buyurmuş. Bu açıdan devam etmeliyiz.

  • Semanur Tunoğlu

    25.10.2024 05:08:46

    Üstadımız Risale-i Nurları yazarken nasıl bir sosyal ortam vardı? Gayet iyi biliyoruz ki, eşi benzeri olmayan zulümler, kıyımlar yaşanıyordu. Ama üstadımız Risale-i Nurları yazmaya devam etti değil mi? Biz iman hizmetine böyle bakmalıyız. Bizim vazifemiz belli. Gülenciler zaten başka şeyler peşinde.

  • Semanur Tunoğlu

    25.10.2024 05:04:21

    Teşekkür ederim sayın yazar. Biz soru çalıp devleti ele geçirmeye çalışan bir güruhun avukatı değiliz. Bizim iman hizmeti gibi bir vazifemiz var. Malum yapı 40 milyar dolar para biriktirmiş. Kendilerine avukat tutsunlar.

  • Kadir

    25.10.2024 00:09:17

    Gazetemizin yazarları iman hakikatlerini öne çıkarsınlar. Sürekli siyasi meseleler bizi yoruyor.

  • Mustafa Said Kara

    25.10.2024 00:06:31

    Doğrusu yazdığınız gibi. Okuldan öğrencimi dersaneye davet ettim. Babası izin vermemiş. Bunlarda feto gibi çıkarsa ilerde başın ağrır demiş. En büyük terör budur aslında.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı