100. yılında cumhuriyet, sanki Mustafa Kemal tarafından bulunmuş gibi anlatılıyor. Meşrutiyet ve cumhuriyet yolunda harcanan çabalar, bu yolda mücadele eden binlerce kişi yokmuş gibi işleniyor. Bir milletin bütün başarılarını tek bir kişiye vermenin hırsızlığı, burada da devam ediyor maalesef.
Osmanlı’nın son yüzyılında, başta Bediüzzaman Said Nursi olmak üzere, nice alimler, devlet adamları artık tek adamla devletin yönetilemeyeceğini, padişahlığın daha sembolik bir konumda kalmasını istemişlerdi. Son dönemde, meşrutiyet ile padişahın yetkileri azaltılmıştı. Sanki bunlar yaşanmamış gibi cumhuriyet anlatılıyor.
Dahası, yüzyıl önce kurulan cumhuriyet, gerçek mânâda bir cumhuriyet de değildi. İktidarda tek parti ve tek adam vardı. Cumhur yoktu. Demokrasi, muhalefet, seçim, sandık, basın özgürlüğü yoktu. Yasama, yürütme, yargı tek elde toplanmıştı. Yapılan icraatler, millete sorulmadan yapılmakta, itiraz edenler şiddetle cezalandırılmaktaydı.
Osmanlı’nın son Meşrutiyet döneminde, yetkileri kısıtlanan padişahlardan çok daha fazla bir yetkiyi Mustafa Kemal kullanmaktaydı. Adında cumhuriyet olması, yapılanları değiştirmezdi. Nasıl ki, adında cumhuriyet olunca, Suriye ve Kuzey Kore’deki zorbalığın adının değişmediği gibi...
Bizdeki, cumhursuz bir cumhuriyetti. Zorla dayatılan inkılaplar ve bu doğrultuda atılan dayakların olduğu cumhuriyetti. Bu günlerde, bu cumhursuz cumhuriyet dönemini kutluyoruz.
Bu da bize, bugünkü siyasetin geldiği yeri gösteriyor. Böyle bir siyaset, günümüzün problemlerini ne kadar çözebilir? Geçmişin yanlışlarına yanlış demedikçe, dünün yanlışları bugüne taşınmaz mı? Dünün tek adamlarını alkışlamak, sonraki tek adamları meşrulaştırmaz mı? Bunu, ‘demokratım’ diyenlerin, daha iyi bilmesi gerekmez mi?
Ortak değerimiz diyerek, Mustafa Kemal eleştirilemez deniliyor. Niye diye sorulduğunda, cumhuriyeti kurdu deniliyor. İyi de, asıl bundan dolayı herkes gibi Mustafa Kemal de eleştirilebilmeli. Cumhuriyet demek, herkesin fikrini söyleyebilmesi, eleştiri yapabilmesi demektir. Kurulan Cumhuriyet değil de, krallık, diktatörlük olsaydı, eleştirmemek anlaşılabilirdi.
Bugün, siyasilerin ve toplumun çoğunun tek adam rejiminin babası olan Kemalizmi alkışladığı bir toplum haline gelmişiz. Tek adamlara rağbet edildiği, tek adamların ve kurtarıcıların beklenildiği bir yerde, yapılacak çok iş var demektir. Sadece ağalara karşı çıkmak yetmiyor, meylü’l ağalıkla da mücadele etmek gerekiyor.