"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Önceliklerimizi koruyabilmek

Zafer AKINCI
13 Ekim 2024, Pazar
Hadiselerde, makul ölçüler içerisinde doğrunun yanında, yanlışın karşısında olmak önemlidir.

Bununla birlikte haklı dahi olunsa, sürekli yanlışı ve menfi’yi gündemine taşırsan, artık gündemin o olur. O senin davan olmaya başlar. Geriye müsbeti, doğruyu, hakkı anlatacak bir gündemin ve zamanın kalmaz.

Sürekli karanlığı konuşmak, sürekli yanlışları konuşup, onu aşırı bir şekilde gündeme taşımak, en başta, öncelikli olan iman, Kur’ân hizmetini geriye iter. Sonra, itidal, istikamet, muvazene, insaf kaybolmaya başlar. Sonra, yanlışlar ile mücadele gücünü, ümidini ve sözün tesirini kaybetmeye başlarsın. Sonra, aşırı bir şekilde gündeme taşınan tâlî meselelerde, bitmeyen gereksiz tartışmalar başlar. 

Enerji, bu gereksiz ve gerginliklere yol açan tartışmalarda zayi olur gider. Üstadımız ısrarla, “Sakın, sakın! Dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihat etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin!” diyor. Çünkü, siyasî ve hariçteki meselelerin üzerinde çok fazla durulduğunda, böyle bir tehlike var.

Bu ahirzamanın en büyük meselesi sağlam bir imanı kazanmaktır. Bu öncelikten dolayı, Üstadımız “zaman tarikat zamanı değil, hakikat zamanı, imanı kurtarmak zamanıdır” demiştir. Evet, zaman tarikat zamanı olmadığı gibi zaman, (muktesit mesleğe uygun olmayan) siyaset zamanı da değildir. Zaman yersiz tartışmalar ile, harice bakan meselelerde ayrışma zamanı da değildir. 

Bu doğrultuda, Risale-i Nur’un ne kadar öncelikli ve önemli olduğunu şu ifadelerden anlıyoruz.

“Büyük memurlardan birkaç zat benden sordular ki: “Mustafa Kemal sana üç yüz lira maaş verip Kürdistan’a ve vilayat-ı şarkiyeye, Şeyh Sünûsî yerine vaiz-i umumî yapmak teklifini neden kabul etmedin? Eğer kabul etseydin ihtilal yüzünden kesilen yüz bin adamın hayatlarını kurtarmaya sebep olurdun?” dediler. 

Ben de onlara cevaben dedim ki: Yirmişer otuzar senelik hayat-ı dünyeviyeyi o adamlar için kurtarmadığıma bedel, yüz binler vatandaşa, her birisine milyonlar sene uhrevî hayatı kazandırmaya vesile olan Risale-i Nur, o zayiatın yerine binler derece iş görmüş. Eğer o teklifi ben kabul etseydim hiçbir şeye âlet olamayan ve tâbi olmayan ve sırr-ı ihlâsı taşıyan Risale-i Nur meydana gelmezdi.” 

Üstadımız, zulmün zirvede olduğu en ceberut dönemde yaşamış. Yanlışa nasıl karşı gelinir, zulme nasıl karşı konulur, onlarca ölçüsünü vermiştir. Risale-i Nurlar ve bu hizmetler, o en zulümlü dönemdeki doğru hizmet metodu sayesinde sonucu ortaya çıkmıştır. Bunu, onların zulümlerine karşı çıkmak ile beraber, onların çekmeye çalıştığı siyasî kavgalara girmeyerek, “müsbet hareket” ile yapmıştır.

Tek parti, tek partinin en zulümlü dönemi, yüzlerce zulümler işlenmiş, milyonlarca mazlum var. Üstadımız bunlara kayıtsız kalmayıp, sürekli adaletin üzerinde durması ile birlikte Risale-i Nurlar’da, Üstadımızın hayatında bunlar ne kadar yer almıştır acaba? Şeyh Said Hadisesi, İstiklal Mahkemeleri, İskilipli Atıf Hoca’nın asılması, şapka için idam edilenler, Dersim katliamı ve daha nice zulümler ve tahribat, Risale-i Nurlar’da ne kadar yer almaktadır? 

Üstadımız, bütün hayatı boyunca, yaşanılan onlarca zulüm karşısında, “müsbet hizmet” hareketini koruduğu gibi İslâmî kesimden menfî hareket edenler ile de arasına da kalın çizgiler çekmiştir. 

Kendisi, önceliğin yerini almayacak, tahkik-i iman mesleğindeki önceliklere hizmet edecek şekilde içtimaî ve siyasî meselelere ait ölçüleri de vermiştir. Siyasîlere ve millete yol göstermiş, siyasetin dine dost olması gerektiğini, dinin siyasete alet edilmemesini ve istibdadın nasıl bir belâ olduğunu anlatmıştır. Bunu yaparken de aşırı, faydasız, tarafgirane, asli hizmetlere zarar veren bir hareketten kesinlikle uzak durmuştur.

Yoksa, aşırısı zarar verir, ilâç olsa bile aşırısı zarar verir. Yanlışta giden veya hakikati arayan milyonlarca insanı, muhalif olarak karşına alıp, onların damarlarına sürekli dokundurursan, sadece onları daha fazla yanlışın içerisine itersin.

Bize lâzım olan herkese ulaşmamızı sağlayacak İslâm’ın hakikatlerini anlatan davet ve tebliğci kimliğidir. Bunun içerisinde makul ölçüler içerisinde yanlışa yanlış demek ve adaletin tesisini istemek zaten vardır. 

Okunma Sayısı: 1138
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ekrem

    19.10.2024 01:12:56

    B- 2. Temel iman-Kurân hizmeti için illa da gazete çıkarmak gerekiyor mu? O tür temel hizmetler daha çok kitabî tarzda yapılmıyor mu? Hem, bu tarz yayın yapan bir tek “günlük gazete” örneği var mıdır? Varsa, lütfen gösterin; yoksa şayet, bu şekil bir yaklaşım tarzını artık terk edin bir zahmet. 3. Yeni Asya’nın hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını biliyor musunuz? Araştırdınız mı? Lütfen araştırın. Bu konuda seri yazılar neşrettik. Özetle: Günlük Yeni Asya gazetesinin çıkarılması, özellikle şu iki ihtiyaçtan doğdu: Birincisi, dini siyasete alet edenlerin yanlışlarına karşı; ikincisi, siyaseti dinsizliğe âlet edenlere karşı neşriyat yapma ihtiyacı... Bu iki vesayetçi cereyan, halen de icra-i faaliyette bulunduğuna göre, Yeni Asya’nın da bu meseledeki temel misyonu devam ediyor ve edecek demektir.

  • Ekrem

    19.10.2024 01:12:24

    A- Latif Salihoğlu abimizin diliyle bu yazıyla alakalı bir yorum bırakalım: "Bazı okuyucularımızdan zaman zaman şu tarz mesajlar geliyor: Canım, siz de varın siyaset yazmayın. Girmeyin bu tür konulara. Bazı şeyleri görmezden gelin. Halis iman-Kurân hizmeti varken, siyaset sizin neyinize? Kapatın şu siyaset defterini; oh mis gibi temel konulara yönelin, hep onlardan söz edin, yazın, çizin... Lütfen, lütfen rasyonel olun, ehl-i tahkik olun; gerçeklerden kopmayın. Lütfen, hayalî-farazî gitmeyin; ayağı yere basan şeyler söyleyin. Lütfen, şu basit soruların cevabını düşünerek hareket edin: 1. Siyasetten hiç söz etmeyen ulusal ölçekte “günlük gazete” var mı? Haydi, bir tek örnek gösterin, biz de siyaset yazan kalemlerimiz kırıp, ağzımıza da fermuar çekip susalım. (Üstad Bediüzzaman’ın ifadesi: “Siyasetin lisânı olan gazeteler...”)

  • Kadir Akbaş

    13.10.2024 16:54:21

    Tebrikler. Meseleyi çok güzel izah etmişsiniz. Allah razı olsun.

  • Semanur Tunoğlu

    13.10.2024 08:52:49

    Çok isabetli bir yazı yazmışsınız. Allah razı olsun. Bileri devlete ele geçirmeye çalışırken mağdur oldu diye onların dünyaları ile ilgilenmek vazifemiz değildir. Vazifemizi yapalım.

  • Mehmet

    13.10.2024 08:04:13

    Ağabeyim şapka ve istiklal mahkemelerine, Beşinçi Şua'da "elbisesine bile müdahale eder." ifadesinde atıf vardır. Dersim Katliamı'na ise yine Beşinci Şua'da "tehcir eder." ibaresinde atıf vardır.

  • Mustafa YALÇIN

    13.10.2024 06:45:57

    O münafıklar veya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar dost suretine girerek, bazen de talebe şekline girerek derler ve dedirtirler ki: "Bu da İslâmiyet'e hizmettir, bu da onlarla mücadeledir. Şu malûmatı elde edersen, Risale-i Nur'a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir." gibi birtakım kandırışlarla sırf o Nur talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarını çevirip nihayet Risale-i Nur'a çalışmaya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar. Tarihçe-i Hayat

  • Selma

    13.10.2024 01:19:46

    Allah razı olsun 25 yildir gazetemizi yakindan takip eden biri olarak tam da Yeni Asya gazetesi yazarlarindan Risale-i Nur ölçüleri noktasında beklentilerimizi çok yerinde ifade eden bir yazı olmuş. Böyle yazılara hasret kalmıştık..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı